Bu günkü yazıma iki cihan güneşi Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifleri ile başlamak isterim; Efendimiz şöyle buyurur:
"Müslümanların derdiyle dertlenmeyen, onlardan değildir."
İslam âlimleri bu hadisi; kişinin Müslüman olmadığını değil, mümin kardeşlerinin sıkıntılarına karşı duyarsız kalmasının, İslam ahlakıyla bağdaşmadığı şeklinde yorumlamışlardır.
Bu anlayış, aynı zamanda çok temel bir insanlık çağrısıdır: Bir insanın bir başkasının hemen her konudaki derdiyle dertlenmesi, onun sıkıntısını yüreğinde hissetmesi, o derde çare olmak için sorumluluk duygusu ile hareket etmesidir.
Yine bu günkü yazımızın ileriki bölümlerinde geniş bir şekilde üzerine duracağımız konu ile de yakinen ilgili meseleler üzerinde de, Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi, 195. ayette şöyle buyrulur:
“Yaptığınız işi güzel yapın. Allah, işini güzel yapanları sever.”
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de benzer bir şekilde şöyle der:
“Allah Teâlâ, birinizin yaptığı işi en iyi şekilde yapmasından memnun kalır.”
Yani, yapılan her iş özen ister. Her türlü meslek bir ciddiyet, bir emek ve en önemlisi bir vicdan meselesidir.
Merhum Başbakanlarımızdan, aynı zamanda büyük bilim ve siyaset insanı olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan da bu anlayışı şu veciz sözle ifade etmiştir:
“Bir işi başarmak için önce o işin delisi olmak gerekir.”
Bizler tarım sektöründe hizmet veren meslek mensupları olarak yağmur, çamur, kar, kış, sıcak, soğuk demeden, memleketin her köşesinde diğer meslektaşlarım ile hep birlikte çiftçilerimizin yanında olduk. Çünkü biliyoruz ki, çiftçinin derdi sadece onun değil, hepimizin derdidir.
Bir ekin başak tutmazsa, bir fidan kurursa, yağmur zamanında yağmazsa, mahsulü böcek yerse, veya dolu vurursa, gübreye erişim zorlaşırsa, bu sadece çiftçinin değil, memleketin de derdidir. Gübre fiyatları yükselirse sadece verim düşmez, traktör çalışamaz, üreticinin morali ve motivasyonu da bozulur. Bu durum sadece üreticiyi değil, soframızı da etkiler, şehirliyi de. Tarlada başlayan sorunların, eninde sonunda mutfağa yansıyacağı herkesin malumudur.
Bu yüzden diyorum ki:
Çiftçinin derdiyle dertlenmek bizlerin sadece görevi değil, bir insanlık borcumuzdur.
Eğer bu ülkenin her meslek grubu kendi işine yüreğini koyarsa; öğretmen öğrencisini, doktor hastasını, mühendis kendi hizmet verdiği hedef kitlesini, esnaf müşterisini bir dert ortağı gibi görürse, İşte o zaman bu ülke sadece kalkınmaz, aynı zamanda bütünleşir, güçlenir.
Unutmayalım ki:
Toprak sahipsiz kalmaz ama ilgisiz kalırsa ürün vermez.
Aynı şekilde insan da sahipsiz kalmaz, ama anlaşılmazsa yalnızlaşır. Daha önceki makalelerimizde de gündeme getirdiğimiz gibi gençler tarım sektöründen uzaklaşıyor, bu ciddi bir sorun.
Burada ifade etmek de yarar var nüfus artış hızının sürekli olarak düşmesi daha da ciddi bir sorun. Köylerde yaşlı nüfus oranları artıyor. Tez zamanda bu sorunların çözümünde yoğunlaşmalıyız.
Bu sektörde çalışanlar olarak görevimiz sadece toprağa değil, insana da dokunmaktır. Çünkü üreticiyle kurulan bağ sadece bilgi aktarımı değil, bir güven köprüsüdür. Bizler sahada sadece teknik danışman değiliz; bazen bir dost, bazen bir umut taşıyıcısıyız.
İşte bu yüzden diyorum ki:
Çiftçinin derdiyle dertlenmek bizim için bir tercih değil, bir sorumluluktur.
Ve inanıyorum ki, herkes mesleğini bir vicdan meselesi olarak görürse, bu ülkenin üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorun kalmaz.
Bugün, en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin ne olduğuna yeniden düşünmeliyiz. Daha fazla teknoloji mi, daha büyük yatırımlar mı? Elbette bunlar da çok önemli ve olmazsa olmazlarımızdır. Ancak belki de en çok ihtiyacımız olan şey, birbirimizin derdiyle dertlenmek, bir ve beraber olmaktır.
Çünkü empati en güçlü değişim aracıdır. Duyarsızlık ise en büyük kayıptır.
Birlikte dertlenirsek, birlikte kalkınırız, Büyük bir güç oluruz.
Son söz İki cihan güneşi EFENDİMİZ (S.AV) mın hadisi şerifleri olsun.
Güçlü mümin, Allah katında zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir.
BU COĞRAFYA DA HER ZAMANKİNDEN DAHA GÜÇLÜ OLMAK MECBURİYETİNDEYİZ!