Boyraz tarafından yapılan açıklamada, Türkiye'de çocuğa yönelik ihmal ve istismar; çocukların yaşam haklarını ortadan kaldıran, çocukların çocuk olma, sağlıklı bir şekilde ve haklarıyla yaşama ve büyümelerini engelleyen çok ciddi bir sorun. Üstelik tespit edilebilen, kamuoyuna yansıyan, yani bizlerin gördüğü ve bildiği örnekler, yaşananların tamamını yansıtmadığı gibi buzdağının görünen kısmı olduğu da aşikardır. Çünkü çocukların karşı karşıya olduğu olası riskleri ve sorunları erken aşamada tespit edebilen ve önleyebilen bir sistem henüz mevcut değildir.

Türkiye'de sadece ÇİM (Çocuk İzlem Merkezi) bulunan illerde, mağdur çocuklardan alınan ifadelerdeki sayısal artış ve istismarın kimler tarafından uygulandığı yönünde bir veri tabanı oluşturulması dahi büyük resmi ortaya çıkarmaya yetecektir.

PTT'den kurumsallara özel indirim PTT'den kurumsallara özel indirim

2023 yılındaki savcılık verilerine baktığımızda, ortaya çıkan tablo içler acısıdır. Savcılıklara gelen; çocuklara uygulanan cinsel istismar dosya sayısı 66 bin 138. Mahkemelerde görülen çocukların cinsel istismarı dava sayısı 14 bin 919. 2023'te bu suçtan mahkûm olan kişi sayısı 7 bin 88.

İstismara uğrayan, kamuoyunda gündem olan, yaşam hakkı elinden alınan her çocuğun hikayesi, bize çocuk koruma sisteminin, çocuklara yönelik ve çocukları da ilgilendiren konulardaki politikaların eksiklerini, zayıflıklarını, yanlışlıklarını göstermekte, aynı zamanda çocukları koruyacak bir sistem için neler yapılması gerektiğini göstermektedir. Her bir çocuğun hikayesi aynı zamanda iktidara, tüm devlet kurumlarına, buralarda görevli olanlara, örgütlü kurumlara, çocuk alanında çalışan örgütlere sorumluluklarının ne kadar hayati olduğunu da hatırlatmaktadır.

Narin’in yaşadıkları ve ölümü de, çocukların korunmasındaki eksikleri ortaya sermektedir. Etkin işlemeyen çocuk koruma sistemi de, çocuklarla ilgili hemen her konudaki sorumluluğun ve inisiyatifin ailelere bırakılması da, çocukların devlet kurumları tarafından etkin şekilde izlenmesindeki ciddi boşluklar da, çocukla ilgili sorun ortaya çıktıktan sonra işleyen müdahale sisteminin çocuğu koruyamaması da, adalet sistemindeki eksikler de, yaşananların gizlenmeye çalışılması da Narin’i yaşamdan kopartılmasına zemin hazırlayan faktörlerdir. Sistemdeki her zaaf, çocuklara zarar vermek isteyenler için cesaretlendirici olmaktadır.

Türkiye'de hakim kılınmaya ve aileyi kutsayarak inşa edilmeye çalışılan muhafazakar kültürel yapı, çocuğa yönelik aile içi istismar olgularının da açığa çıkarılmasını engellemektedir. Maalesef Türkiye Yüzyılı olarak ifade edilen bu dönemde çocukların eğitim, sağlık, beslenme gibi birincil ihtiyaçlarının karşılanması, tüm çocukları kapsayacak şekilde bir hak olarak sağlanmamaktadır. Çocukların ihtiyaçlarını tespit edecek ve karşılanmasını sağlayacak

yeterli bir takip sistemi de hala kurulamamıştır. Aksine aile, kadın ve çocuklara yönelik uygulanabilecek temel politikaların çeşitli biçimlerde cemaat ve tarikatlara devredildiği görülmüştür.

Çocuklara sunulmayan her temel hak, sonuçları itibariyle çocukların çok ciddi şekillerde zarar görmesi, çocuk haklarından mahrum kalması ve çocuk istismarı ile sonuçlanmaktadır. Çocukların erken yaşlardan itibaren kreş eğitiminden mahrum bırakılmadığı, hane içerisinde yeterli beslenme, sağlıklı ve güvenli barınma haklarının sağlandığı, eğitim ve sağlık hizmetlerinden faydalandığı bir sistem inşa edilmelidir. Yoksulluk nedeniyle küçük yaşlardan itibaren güvencesiz iş kollarında çalışmak zorunda kalmaları (mevsimlik tarım işçisi, ağır sanayi iş kolları vb.) bedensel bütünlükleri açısından daha da büyük riskler ortaya çıkarmaktadır. Eğitim sistemindeki yanlışlıklar çocukların geleceğine zarar vermektedir, Çocukların MESEM'lerde öğütülmesi engellenmeli, kontrol sisteminin bulunmadığı, eğitim pedagojisine uygun olmayan tarikat ve vakıflara bağlı eğitim kurumlarının kapatılması sağlanmalıdır. Madde kullanımı ve fuhuşun engellenmesi için her kim olursa olsun çıkar odakları ile gerçekçi mücadeleler edilmelidir.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak yaptığımız saha ziyaretlerinde, çocuk ihmal ve istismarı ile çalışan Sosyal Hizmet Uzmanı, Psikolog, Çocuk Gelişim Uzmanı, Sosyolog gibi meslek gruplarının yoğun bir iş yükü altında; çocuğa yönelik ihmal ve istismar ile mücadele ettiğini, fakat 2005 tarihinde yayımlanan Çocuk Koruma Kanunun güncelliğini yitirmesi, Kanunun esas olarak korunma ihtiyacı içindeki çocuklarla ilgili mekanizmaları ele alması, keza Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı kuruluşlarda çocuklarla ilgili yürütülen işlemlerde liyakatsiz yöneticiler ile önleyici politikaların hayata geçirilmesinin mümkün olmadığını görmüş bulunmaktayız.

Yakın zamanda Aile Bakanı Sn. Mahinur Özdemir Göktaş'ın yaptığı açıklamada her haneye bir aile danışmanı ataması gerçekleştireceğini söylemesi bizleri şaşırtmıştır. Keza halihazırda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde ailelerin, sosyal destek uzmanı olması amacıyla görevlendirilmiş meslek elemanları zaten bulunmaktadır. Fakat ASDEP hizmetinin mevcut durumu, etkisi ve sonuçları henüz değerlendirilmeden, risk tespitinde etkisi ölçülmeden, henüz her çocuğun izlenmesinin dahi etkin olarak gerçekleştirilmediği bir sistemde her ailenin danışmanı olacak şeklinde bir hizmet modelinin duyurusu doğru bir politika olarak değerlendirilmemektedir. Biz Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak örgütlü olduğumuz her alanda çocukların haklarının korunması, etkili- çocukları koruyan çocuk koruma politikalarının hayata geçirilmesi, hak temelli, adil ve gerçekliği olan bir 'çocuk koruma sistemi' inşa edilmesi için çocukların haklarını ihlal eden ve geleceklerini karartan politikaların değiştirilmesi için sorumluluk almaya, mücadele etmeye devam edeceğiz.

Ellerinizi çocukların üzerinden çekin.

Çocukları koruyacak mekanizmaları hayata geçirin.

Kaynak: Ses Tokat/Bülten