Tokat Milletvekili Dr. Reşat Doğru, dün TBMM Genel Kurulu’ndaki gündem dışı konuşmasında küresel ısınma ve alınması gereken tedbirlere değindi. Doğru, kuraklığın doğayı öldürdüğünü vurgulayarak, hükümetin bu konuda önlem almasını istedi.

Küresel ısınmanın dünyada olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına aldığını belirten Doğru, şu ifadeleri kullandı: “Küresel ısınmadan en fazla etkilenen bölgelerin başında Tokat, Sivas, Çorum, Amasya, Yozgat, Kastamonu, Ankara gibi Orta Anadolu bölgesidir. Küresel ısınma ve sonucu kuraklık yıllar önce başlamış olup önümüzdeki yıllarda da bazı bölgelerde etkisi daha fazla olacaktır.

Bölge ırmakları, derelerin varlığı ile su zengini gibi görünse de, geçtiğimiz yıllar ve bu yıl yaşanan su sıkıntısı sonuçta kuraklık ve üretim düşüklüğü herkesi düşündürmektedir. Küresel ısınmadan dolayı düzenli yağmur ve kar yağışı olmamaktadır. Ayrıca su kaynakları yeterli oranda değerlendirilemiyor. Doğal yapı bozuluyor. Kaynaklar da hoyratça ve hovardaca kullanılmaktadır.

Uzun süre kuraklıklar ve iklim felaketleri eski zamanlarda birçok uygarlığın sonunu getirmiştir. Küresel ısınma değişikliklerinin etkisiyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan meteorolojik afetler son, 50 yıl içinde 3 kat artmıştır. Ülkemizde birçok yerde seller hortumlar, ani yağmur yağmaları, yıldırım düşmesi tamamen susuz kalınması gibi olaylarla karşı karşıyayız.

İklim değişiklikleri mevcut afetlerin sayısını, süresini ve şiddetini arttırıyor. Meteorolojik afetlerden dolayı ekonomik kayıplar 3 kat artmıştır. Bu afetlerden dolayı sigorta kayıpları son yılda 15 kat artmıştır. Giderek daha fazla sel ve kuraklıkla karşılaşacağız. Daha fazla orman yangını, böceklenme olacak. Örneğin sıcaklıkla beraber kene gibi böcek türlerinde artış oluyor. Sivrisineklerin taşıdığı vektörel hastalıklar eskiye oranla daha fazla görülüyor. Ancak en tehlikeli afet kuraklıktır. Kuraklık sonucu tarım arazileri sulanamamakta, evlere su verilememektedir. Ayrıca nüfus ve sanayi, iklim değişikliği kirlilik ve su havzalarında yapılanma nedeniyle su kalitesi de bozulmaktadır. Sonuçta kuraklık gelecekte bölgemizi ve ülkemizi büyük problemlerle baş başa bırakacaktır.

Bütün bunlar içinde başta yerel yönetimler olmak üzere hükümetler kuraklıkla mücadele planları hazırlamalı ve uygulamaya da geçmelidir. Uygulamada hiç taviz verilmemeli, devlet politikası haline getirilmelidir. Tarımda kullanılan sulama yöntemleri mutlaka değiştirilmeli, tasarruf azami şekilde olmalıdır.

Bunun için zaman kaybedilmeden çeşitli önlemler alınabilir. Yerel yönetimler su bütçeleri hazırlamalı, kuraklığı meteorolojik, hidrolojik, sosyo-ekonomik ve tarımsal yönüyle izlemelidir. Su tasarrufunu herkese anlatmalı, öğretmelidir. Ayrıca nüfus-su oranına göre yeni yerleşim merkezleri açılabilir. Ülkemizde cazibe merkezleri oluşturulup, büyük şehirlere yığılmalar önlenebilir.

Ülke olarak iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını azaltmalıyız. Türkiye olarak imzaladığımız çevreyi koruma yönetmeliği olan KYOTO protokolü uygulanmalıdır. Uygulama ülke geleceği için tavizsiz olmalıdır.

İklim değişikliği ve kuraklıktan en fazla yoksullar, fakirler etkilenmektedir. Kuraklıktan en çok Orta Anadolu’da yaşayan dar gelirli çiftçiler, sellerden en fazla şehirdeki yoksullar etkileniyor. İklim değişikliği, kuraklık gıda fiyatlarını aşırı arttırıyor. 21. Yüz yılda beslenme yetersizliğinden çocuklar yeterince gıda alamıyor canlar kaybediliyor.

Dolayısıyla artık hükümetler, karar vericiler bu tehdidi göz ardı etmeleri için geçerli mazeretleri yoktur. Derhal harekete geçerek çok şeyi değiştire biliriz. İklim değişikliği ve kuraklığın yıkım etkisinden korunmamız mümkün olur. Her şey insan sağlığı, güzel ve kaliteli bir yaşam için olmalıdır.”

Editör: Haber Merkezi