Mescid-i Aksâ’nın Dinimizdeki Yeri (3)

Hz.Ömer’in r.a. bundan önceki yazımızda nakletmeye çalıştığımız Cabiye’de yaptığı konuşmadan daha uzun konuşma yaptığı rivayetler de vardır. Bunlardan birisi de Hz. Ömer’in r.a. ve Hz. Osman’ın r.a. Hilâfetleri döneminde Valilik yapan Hz. Bâhilî’nin r.a. (Abdurrahman b. Rebia el-Bâhilî) naklettiği konuşmadır. Ehemmiyetine binâen o konuşmayı okuyucularımla paylaşmak istiyorum:

Hz. Bâhilî r.a. Câbiye’de (*) toplananlara konuşan Hz. Ömer’in r.a. şöyle dediğini rivayet eder:

Kur'anı iyi öğreninki, Onunla tanınasınız. Kur'an'la amel edin ki, Kur'an ehlinden olasınız. Hiç şüphe yok ki hak sahibinin makam ve mevkii Hz. Allah’a isyan etmek hususunda itâat olunacak mertebeye ulaşmaz (Hz. Allah’a isyan olacak işlerde hak sahibine, yani başta bulunan idareciye itaat edilmez).

Bilmiş olunuz ki hakkı (doğru olanı) söylemek ve (başta bulunanlara) ikazda bulunmak, eceli yakınlaştırmadığı gibi, (hakkı söylemekten çekinmeyeni) Hz. Allah tarafından verilen rızıktan da uzaklaştırmaz.

Bilmiş olunuz ki, kul ile rızkı arasında bir perde vardır. Eğer kul sabrederse (perde açılıp) rızkı ona gelir. Acele edip rızkın üzerine atılırsa, perdeyi yırtar, rızkından fazlasına da ulaşamaz.

Atları eğitiniz, atıcılığı öğreniniz, ayaklarınıza bir şey giyiniz, dişlerinizi misvaklayınız, sade yaşayınız.

Yabancıların ahlâkını almaktan, zorbalara (zalimlere) komşu olmaktan, Salib’in (haç’ın) aranızda yükselmesinden, üzerinde içki içilen sofraya oturmaktan, peştemalsiz hamama girmekten, kadınlarınızı hamama girmeye çağırmaktan sakınınız. Onların hamama girmeleri doğru olmaz.

Yabancıların memleketlerine indikten sonra, sizi onların topraklarında alakoyacak şekilde, yabancılarla anlaşıp kazanç elde etmekten (bir daha memleketinize dönmenize engel olacak ticaret yapmaktan) uzak durun. Olur ki memleketinize dönmeniz icabeder.

(Bir memleketi fethettiğinizde, gayr-i Müslimlerin) çocukları(nı) köle yapmaktan sakının. İndiğiniz (Konakladığınız) yerlerde Arapların hayvanlarına dokunmayın.

Biliniz ki içecekle­riniz, meşrubâtınız üç şeyden yapılır: Üzümden, baldan ve hurmadan. Bunlar mayalanırsa, o (artık içilmesi) helal olmayan bir şa­raptır.

Bilmiş olunuz ki Hz. Allah üç grup insanı tezkiye etmez (temize çıkarmaz), onların yüzlerine bakmaz, kıyamet günü onları kendisine yaklaştırmaz. Onlar için elem verici bir azap vardır:

1. İdarecisine, Devlet başkanına dünya menfaatı elde etmeyi murat ederek biat eden kimse. Bu kimse, menfaat elde ettiği müddetçe sözünde durur, başında bulunan idarecisine karşı vefalı olur, menfaat elde edemediği zaman sözünden döner, başındaki kimseye karşı vefa göstermez.

2. Malını ikindi(ye kadar gizleyip, ikindi)den sonra çıkartarak müşteriye "bu mala şu şu fiyatları verip aldım" diye Hz. Allah’a yemin eden, bu şekilde yemin ettiği için malı alınan (,kolaylıkla malını satan) kimse.

3. (Üçüncü gruba giren kimseler ise kendilerinde şu hususlar bulunanlardır); Mümin bir kimseye söv­mek fasıklık, bir müslümanı öldürmek küfürdür. Senin için mü’min kardeşine üç günden fazla dargın durman helal olmaz. Kim bir sihirbaza, kâhine ya da arrâfa (Arrâf: yıldızlara, kumlara bakarak ve başka hurâfelerle gaybı bildiğini iddia eden kimse demektir.) gelir de onların söylediklerini tasdik ederse, Hz. Muhammed'e s.a.v. indirileni (Kur’ân-ı Kerim’i) inkâr etmiş olur.

İbn-i Kesîr de (rh.a.) Bidâye isimli kitabında, Hz. Ömer’in r.a. Câbiye’de yaptığı uzun bir konuşmanın bi bölümünü şöyle naklediyor:

Hz. Ömer r.a. Hz. Ali b. Ebî Tâlib’i r.a. yerine vekil bıraktıktan sonra bir ata binerek Medine’den çıktı. Câbiye’ye varınca atından indi. Orada uzun ve gayet belîğ bir konuşma yaptı. Şu sözler o konuşmadandır:

“Ey insanlar! Gizliliklerinizi (içinizi) düzeltiniz ki, açıkta olan işleriniz düzelsin. Âhıretiniz için çalışınız ki, dünya işleriniz de düzelsin. Bilmiş olunuz ki hiç kimsenin Hz. Âdem’den başka bir atası olmadığı gibi Hz. Allah ile kendisi arasında başka bir dalâletten uzaklaştırıp hidâyete ulaştırıcı da yoktur.

Kim cennete götürecek geniş bir yol(a girmeyi) murat ederse cemaatten (Müslümanların topluluğundan) ayrılmasın. (Parçalanıp bölünmekten sakının.) Hiç şüphe yok ki şeytan tek kişi (yalnız kimse) ile beraberdir. O, iki kişiden uzaktır.

Sizin hiç biriniz, yalnız bir kadınla baş başa kalmasın, çünkü onların (baş başa kalan kadın ve erkeğin) üçüncüleri şeytan olur.

Kimin yaptığı sevap kendini sevindirir, işlediği günah kendisini üzerse, işte gerçek mü'min kimse odur.”

(*) Câbiye: Dımaşk’ın 80 km. kadar güneybatısında Havran bölgesindeki Cevlân’da kurulmuş, Hz. Ebû Bekir’in r.a. hilâfeti döneminde Suriye’de ilk fethedilen yerler arasında zikredilen ve Dımaşk askerî bölgesinin merkezi olan bir şehirdir