Tokat Valisi Abdullah Köklü, Belediye Başkanı M. Kemal Yazıcıoğlu, Milletvekilleri Yusuf Beyazıt, Mustafa Arslan, Yücel Bulut, Kadim Durmaz, Cüneyt Aldemir…

Gazi Osman Paşa Üniversitesi Rektörü Fatih Yılmaz…

İl Genel Meclisi Başkanı Ali İhsan Gürel, Genel Sekreter Ahmet Kayhan…
Tokat Ticarete ve Sanayi Odası, Esnaf Odası, kooparatifler.

Emniyet Müdürü, başsavcı.

İlçe Belediye Başkanları, Kaymakamlar.

Ve müdürlükler. Kültür, gençlik, çevre, tarım, doğa…

Millete hizmet etmek için devletten maaş alan memur işçi.

Kim varsa.

Hepiniz millet için görevdesiniz.

Bu yazım bireysel değil, herkes üzerine alınabilir.

Sorumluluk alanlarınızda hepiniz mesai yapıyorsunuz.

Ya Tokat için.

Tokat’ın geleceği için bir araya geldiniz mi?

Bir çalıştayda bir araya gelip, şehrin potansiyelini çıkartıp çalıştınız mı?

İstihdam alanlarının artırılması için devletin, büyük yatırımcıların Tokat’a gelmesi için bir hazırlığınız var mı?

Tokat’ı neden dedikoduya teslim ettiniz?

Marka şehir Tokat için neler yaptınız mı?

Toplumun karşına çıkıp basınla buluşup Tokat için hayalimiz, umutlarımız bunlar diye paylaştınız mı?

Sahipsizlik duygusu her geçen gün sarıp sarmalıyor bizi.

Tokat, güzel şehrimiz, potansiyelini bir türlü markaya, üretime çeviremiyor.

Sanki rayından çıkmış bir tren gibi, oraya buraya savrula savrula yol alıyor.

Neden seyrediyorsunuz?

Peki, Tokat neden bir “marka şehir” olamıyor?

Üreten şehirlerin sırrı ne?

Gelin, biraz dertleşelim.

Marka şehir, sadece adıyla değil, ürettiği değerlerle anılan şehir demek.

Mesela, Kayseri denince akla pastırma, sucuk, mantı gelir. Ama sadece bu değil; Kayseri, sanayisiyle, organize sanayi bölgeleriyle, girişimci ruhuyla da bir marka.

Konya, Mevlana’nın şehri olmanın ötesinde, tarım makinaları üretiminde lider.

Gaziantep, baklavasıyla, fıstığıyla ünlü ama aynı zamanda ihracatta rekorlar kıran bir sanayi devi. Bu şehirler, ellerindeki cevheri parlatmış, dünyaya sunmuş.

Peki, Tokat’ın elinde ne var?

Tokat’ın bereketli toprakları, üzümünden domatesine, elmasından kirazına kadar envai çeşit ürün sunuyor.

Yazmaları, yemenileri, el sanatları birer sanat eseri. Tokat kebabı, bat, çavuş üzümü gibi lezzetler, başka nerede var?

Ballıca Mağarası, Niksar’ın tarihi dokusu, Zile’nin pekmezi… Say say bitmez. Ama bu hazineler, bir markaya dönüşmüyor.

Yeraltı kaynakları, tekstili, meyve suyu,
Neden?

Siyasetçilerimiz, bürokratlarımız ezberledi. Kolaycılık hemen konuşmana sıkıltıri kurtar günü.

“Bu havası hoş şehrin dört tarafından bahçe ve bostanlar içinde sular akar, bahçelerde bülbüllerin sesi insan ruhuna rahatlık verir. Meyveleri lezzetli ve latif olup, her tarafa hediye olarak gönderilir. Her bağında birer köşk, havuz, fıskiyeler ve çeşitli meyveler bulunur. Halkı zevk ehlidir.
Gariplerle dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, deryadil, haluk, selim ve halim insanlardırlar.
Herkese iyi zanda bulunurlar. İyi geçinirler, hayırlı yapılar yapmaya hevesleri çoktur. Camii,
saray, köşk ve imaretleri o kadar metin ve güzel olur ki, bunlara girenler hayrandır. Şehir genişlik
ve ucuzluklu bir yer olup dünya yüzünde eşi yok gibidir. Yılın her zamanında halkın nimetleri
boldur. Hacı Bektaş Veli’nin hayırlı ve bereketli dualarıyla bu eski tarihi şehir: “ALİMLER
KONAĞI, FAZILLAR YURDU VE ŞAİRLER YATAĞIDIR.”

Anladınız mı?

Sefahat var ama iş yok, istihdam yok.

Şehir güzel, insanı güzel, toprağı güzel, eşi benzeri olmayan bir şehir ama, üretemiyoruz, kalkınamıyoruz.

Ne eksik?

Çünkü vizyon eksik, birlik eksik, planlama eksik.

Tokat’ta siyaset, sanki kaostan besleniyor.

Her dönem, “büyük adamlar” çıkıyor, ama şehir bir adım ileri gidemiyor.

Bu büyük adamların gölgesinde kalıyoruz!

Atanmış bürokratlar, bu karmaşada at koşturuyor.

Vatandaşın sesi?

O, zaten duyulmuyor.

Sivil toplum örgütleri yok ki etkisiz eleman.

Şehir, dedikoduyla, şikayetle dönüyor.

Umut mu?

O da tükenmiş gibi.

Marka şehir olmak, öyle büyük bütçeler, dev projeler gerektirmiyor.

Önce inanmak lazım.

Sözü dedikoduyu bırakıp çalışmak lazım.

Toplumun kalkınmasını önceleyen, şeffaf ve uzun vadeli planlarla çalışmak…

Dedikoduyu bırakıp, üretime odaklanrak...

Tokat, rayına oturursa, o tren yol alır!

Tokat, bir marka şehir olması için, birilerinin gelip yapacağı bir iş değil.

Bizim, hepimizin el birliğiyle yazacağı bir hikaye olmalı.

Ya bedel ödeyip, ikiyüzlülüğü bırakıp gerçeklerle yüzleşeceğiz.


Ya da” Tokat’tan bir şey olmaz, eşekçi memleketi’ der durursunuz.

Vesselam.