Niksar Çöreği Büyük Camii, sadece ibadet yeri olmanın ötesinde, Türk mitolojisi ve Budizm'in derin izlerini taşıyan bir kültürel hazine olarak öne çıkıyor. Bu camiyi daha da ilginç kılan, tarihi ve mitolojik arka planıdır.
Niksar Çöreği Büyük Camii'nin Tarihi:
Niksar Çöreği Büyük Camii, Bengiler Mahallesi'ndeki Cahit Külebi Caddesi üzerinde yer almakta olup, Selçuklu veya İlhanlı dönemine ait bir yapı olarak kabul edilir. İnşa kitabesi bulunmamasına rağmen, tarihlendirmesi konusunda çeşitli görüşler mevcuttur. Bu yapı, başlangıçta Darü’l-Hayr Medresesi olarak anılmış, zaman içinde camiye dönüştürülmüştür. 1939 ve 1942 depremlerinde büyük hasar görmüş, 1957 yılında ise onarılarak günümüzdeki haline kavuşmuştur.
Evliya Çelebi, Çöreğibüyük Tekkesi ve Çöreğibüyük Camii'nden bahsederken, Çöreği Büyük Sultan adında bir kişinin cami yakınlarında gömülü olduğunu belirtmiştir. Gabriel ise bu kişinin bani olarak değil, tekkenin şeyhi olarak anılmasının daha doğru olabileceğini ifade etmiştir. Bu yapı, bir külliye olarak planlanmış ve özellikle taçkapısında Türk mitolojisinde önemli bir yeri olan geyik figürüne yer verilmiştir.
Türk Budizmi ve Sıgun Geyiği:
Türk mitolojisinde, Kutup Yıldızı Tanrı'nın kapısı olarak görülür ve bu kapıya kozmik bir yolculuk, kutsal gök bineği "Geyik" ile yapılır. Bu yolculuk, Budizm'de Buddha'nın makamı olarak görülen Kutup Yıldızı ile bağlantılıdır, çünkü Buddha'nın geçmiş yaşamlarında geyik olarak doğduğuna inanılır. Bu nedenle, Budizm'de geyik avlamak günah sayılır ve Sıgun geyikler kutsal kabul edilir.
Kutad-ku Bilig'de hükümdarlara "Sıgun" denir ve devlet kut'u geyiğe benzetilir. Köktürk kağan tamgası olan dağ keçisinin adı da Sıgundu'dur. Sıgun geyik, tek boynuzlu olarak düşünülmüş, hükümdar ongunu olarak avlanması yasaklanmıştır. Bu geyiklerin Sıgun otu yiyerek ölümsüzlüğe ulaştığı inancı, Türklerde ebedi yaşamın simgesi olmuştur.
Niksar Çöreği Büyük Camii, bu tarihi ve mitolojik bağlamıyla, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda Türk ve Budist kültürlerin kesiştiği, gizemli bir manevi merkez olarak karşımıza çıkıyor. Bu çarpıcı keşif, bize tarih boyunca dinler ve mitolojiler arasındaki derin bağlantıları ve kültürel etkileşimleri hatırlatıyor.