Niksar’ın taş döşeli sokaklarında, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte hâlâ yankılanan bir çekiç sesi var. Ancak bu ses, bir zamanlar ilçenin kalbinin attığı Bakırcılar Çarşısı’ndaki canlılığın aksine, artık bir veda tınısı taşıyor. 65 yaşındaki Hamdi Kutan, Niksar’da kalaycılık mesleğinin son temsilcisi olarak, tam 55 yıldır baba mesleğini büyük bir tutku ve hüzünle sürdürüyor. Ancak bu tarihi zanaat, çırak yetişmemesi ve bakıra olan ilginin tükenmesiyle bitme noktasında. 

Hamdi Kutan, ilkokul 3. sınıftan itibaren bu mesleğe adım atmış bir usta. Dedesinden babasına, babasından da kendisine miras kalan kalaycılık, Kutan’ın hayatının en büyük tutkusuna dönüşmüş. “O zamanlar Niksar’da her evde bakır kaplar vardı. Leğenler, tencereler, cezveler... Hepsi kalaylanır, parlatılır ve sağlıkla kullanılırdı. Ben 10 yaşında ustamın yanında başladım. O gün bugündür, bu mesleği bırakmadım,” diye anlatıyor Kutan, gözleri geçmişe dalarak. 

Ancak 55 yılın sonunda, Kutan’ın çekiç sesleri giderek sessizleşiyor. Niksar’da bakır kaplara rağbet kalmamış. Günümüzde alüminyum, çelik ve plastik mutfak eşyalarının yaygınlaşması, bakırın ve dolayısıyla kalayın yerini almış. Kutan, “Artık kimse bakırı tercih etmiyor. Plastik kaplar, teflon tencereler aldı başını gitti. Bakırın sağlıklı olduğunu bilmeyenler var, bilenler de zahmetine katlanmak istemiyor. Bu yüzden mesleğim, adeta bir gölge gibi kayboluyor,” diyerek üzüntüsünü dile getiriyor. 

En büyük derdi ise çırak bulamaması. Kutan, yıllardır genç nesillere bu zanaatı öğretmek istemiş, ama kimse mesleğe heves etmemiş. “Benim zamanımda çıraklık, onur meselesiydi. Ustamızın yanında sabırla öğrenirdik, ter dökerdik. Şimdi gençler masa başı iş istiyor, bu ağır ve kirli mesleğe yanaşmıyor. Çırak yetiştiremediğim için içim yanıyor. Bu meslek, benden sonra tamamen yok olacak,” diyor, sesinde umutsuz bir tonla. 

Kalaycılık, yalnızca bir meslek değil, Niksar’ın kültürel mirasının bir parçasıydı. Eskiden ilçenin pazar yerlerinde çekiç sesleri birbirine karışır, bakır kaplar parıldayarak evlere giderdi. Kutan, “Bir zamanlar bu çarşıda kalaycılar, bakırcılar dolup taşardı. Şimdi ise ben tek başıma kaldım. Çırak bulamıyorum, mesleği yaşatamıyorum. Bu, hem Niksar hem de Türkiye için büyük bir kayıp,” diyerek mesleğin son demlerine tanıklık ediyor. 

Hamdi Kutan’ın dükkânı, hâlâ eski bakır kaplarla dolu. Her biri, yılların izlerini taşıyan bu eşyalar, Kutan’ın elinde yeniden hayat buluyor. Ancak usta, “Bakır, kalaylanmazsa kararmaya, zarar vermeye başlar. Sağlıklıdır, lezzet katar yemeklere, ama kimse bunu umursamıyor artık. Ben elimden geldiğince bu mesleği yaşatmaya çalışıyorum, ama yalnızım,” diyerek iç çekiyor. 

Niksar’da kalaycılığın bitişi, yalnızca bir mesleğin sonu değil, aynı zamanda bir kültürün, bir geleneğin yok oluşu anlamına geliyor. Kutan’ın hayali, genç bir çırak bulup mesleğini devretmek. “Eğer biri çıksa, bu işi öğrenmek istese, ona her şeyi öğretirim. Ama ne yazık ki kimse bu güzelliğe dokunmak istemiyor,” diyerek umudunu korusa da, gözlerindeki hüzün, mesleğin kaderini ele veriyor. 

Editör: Hami İşler