KESK Tokat Şubeler Dönem Sözcüsü Derya Kaya Bayçu 6 şubat depremlerinin yıldönümünde sendika binasında açıklamamalarda bulundu. 

Felaketlerin isimleri değişse de acının rengi hiç solmadı. Elâzığ'dan Lice'ye, Gediz'den Dinar'a, İzmir'den Kocaeli'ne kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşanan acılar, halkın ortak hafızasında yer etti. 1999 Gölcük ve Düzce depremleri, 2003 Bingöl, 2011 Van ve 2020 İzmir Seferihisar depremleri, acının merkez üsleri olarak hafızalarda kaldı.

6 Şubat 2023: Unutulmayacak Bir Acı

Bir yıl önce, 6 Şubat 2023'te, Türkiye'nin güneydoğusundan başlayıp tüm ülkeye yayılan bir felaket yaşandı. Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Elâzığ ve Diyarbakır başta olmak üzere birçok ilimiz, bu büyük felaketten derinden etkilendi. Bu, sadece bölge halkını değil, tüm Türkiye'yi derinden sarsan, unutulmaz bir acı oldu.

Birlikte Yasta, Birlikte Güçlüyüz

Bu zor zamanlarda, Türkiye'nin dört bir yanından yükselen dayanışma ruhu, acının ortak olduğunu ve birlikte aşılabileceğini bir kez daha gösterdi. 6 Şubat, sadece bir yıl önce yaşanan felaketin yıl dönümü değil, aynı zamanda ulusal birlik ve beraberliğin, dayanışmanın simgesi haline geldi.

Türkiye, geçmişte olduğu gibi, yine acılarla dolu bir yılı geride bırakırken, bir yandan da geleceğe umutla bakmanın yollarını arıyor. Toplum olarak bu acıları unutmadan, geleceğe daha sağlam adımlarla yürümek ve daha güçlü bir Türkiye inşa etmek, herkesin ortak arzusu haline geliyor.

Yaşadığımız felaketi anlatmaya sözcüklerin yetmediği günler, aylar yaşadık. Haftalarca “Ben iyiyim ama” diye başlayıp gerisi boğazımızda düğümlenen cümleler kurduk. Hepimizin yüreği yandı.

Bir yıldır adeta yüreğimize saplanan onlarca kara saplı bıçakla yaşıyoruz.

Aradan bir yıl geçse de ne yasımız bitti. Ne acımız ne de öfkemiz dindi.

Bu ülkede onlarca deprem, yıkım, felaket yaşadık. Ama hepimiz biliyoruz ki bunlar yaşanmadan yıllar önce bilim insanları, meslek odaları defalarca kez uyarıda bulundu, raporalar hazırladı.   

Hatırlayalım, on binlerce sayfalık o raporlarda ne denildi?

·         “Deprem öngörülemez, bilinemez bir doğa olayı değil. Bu ülkenin bir gerçeği” denildi.

·         “Deprem kaçınılmaz. Ancak depremin ağır sonuçlarından kaçınmak mümkün” denildi.

·         “Depremin ağır sonuçlarından kaçınmak için gerekli bilgimiz, insan kaynağımız, hukukumuz, kurumsal yapılarımız var. Yeter ki bunları işlevli hale getirelim, gecikmeden derhal önlem alalım” denildi. 

6 Şubat depreminden bir buçuk yıl önce Temmuz 2021’de TBMM Araştırma Komisyonunca hazırlanan resmi raporda da tüm bunlar bir daha tekrar edildi.

Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler ne yaptı? Her seferinde “duymadım, görmedim, bilmiyorum” diyerek üç maymunu oynadılar. Dolayısıyla sadece 6 Şubat depreminin değil, yaşadığımız her felaketin ağır sonuçlarına adeta davetiye çıkardılar. 

Japonya’da yaşandığında can kaybı üç beş kişiyi geçmeyen bir deprem biz de on binlerce vatandaşı hayatından eden, kentleri yerle bir eden bir felakete dönüşmüştür.

Oysa bir yıl önce yaşadığımız yıkımın sebebi ne tek başına depremdir. Ne de binalardır.

Bu büyük yıkımın tek sorumluluğu sadece kâr hırsıyla başı dönen, yaşadığı her karışı ranta çevirmeye çalışan müteahhitlere de yıkılamaz. Çünkü asıl sorumlu bu hırsı besleyen, büyütenlerdir. Denetim yapmaktan, etkili yaptırımlar uygulamaktan, süreçleri kurallara uygun yürütmekten aciz bir hukuk sistemi inşa eden ve bu sistemi her gün yeniden yeniden üreten, hukuksuzluktan beslenen köhne düzenin sahipleridir. Doğru kuralı koysa dahi imar afları gibi garabetlerle bunu bile işlemez hale getirenlerdir.

6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın sorumlusu bırakalım olası deprem riskine karşı önlem almayı, doğal afetin göz göre göre büyük bir felakete dönüşmesine neden olacak politika ve uygulamaları hayata geçirmekten dahi geri durmayanlardır.

Kısacası 6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın asıl sorumlusu insanı ve emeği değersizleştirmeyi bir varoluş şekline dönüştüren, bunu da tüm topluma dayatmaya devam edenlerdir.

Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Depremin ilk iki günü boyunca ortalıkta görünmeyenleri de kendi sorumluluklarının üzerini örtmek için başlattıkları algı operasyonunu da unutmadık.

·         Yakınlarımızdan haber almak için çırpınırken devreye konulan bant daraltmalarını, internet kesintilerini unutmadık.

·         Depremin yaşandığı illerde daha 24 saat geçmeden OHAL ilan edenleri, çaresizlikle kıvranan, derdine derman arayan depremzedeleri “kimse kalkanları kaldırmayacağımızı zannetmesin” tehdidiyle susturmak isteyenleri unutmadık.

·         KESK olarak yüzlerce gönüllümüzle deprem bölgesine gitmeye çalışırken önümüze konulan engelleri, sadece bizim değil muhalefet partilerinin, STK’ların yardımlarının depremzedelere ulaştırılmasına engel olanları unutmadık.

·         Kızılay’ın çadır satmasından, yardımları zimmetine geçiren yetkililere kadar uzanan rezaletler zincirini unutmadık.

Aradan bir değil, yüz yıl da geçse yaşadığımız acıları, bu acıları bizlere reva görenleri unutmayacağız.

KESK’e bağlı sendikaların üyeleri olarak 6 Şubat depremi başta olmak üzere bugüne kadar yaşadığımız depremlerde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımızı özlemle anıyor, yakınlarını kaybedenlere bir kez daha başsağlığı diliyoruz.

Ve buradan bir kez daha iktidara sesleniyoruz.

Depremden sonra Milli Dayanışma Paketi çıkardınız. Halktan alınan KDV, ÖTV. Motorlu Taşıtlar Vergisi gibi vergiler fahiş oranda artırdınız.

Yetmedi.. 2023 Temmuz’unda 762 milyar lirası depremle ilgili harcamalara ayrılmak üzere 1 Trilyon 120 Milyarlık Ek bütçe yaptınız.

Bu da yetmedi... 2024 bütçesinde yine halktan, çalışanlardan alınan vergiler bir yıl öncesine göre ikiye katladınız.

Ama aradan geçen bir yıla rağmen deprem bölgesinde hala tek bir çivinin çakılmadığı, molozların dahi kaldırılmadığı yerler var. İşsizlik, kayıt dışı çalışma, sömürü diz boyu.

Milyonlarca insan adeta konteyner kente, çadır kente dönüşmüş şehirlerde kaderin terk edilmiş durumda.

Barınma, sağlıklı beslenme ve eğitim sorunları başta olmak üzere, en temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar sürüyor.

Soruyoruz: Nereye gitti bizlerden topladığınız vergiler?

Topladığınız vergileri depremzedenin yaraları sarmak yerine kime, kimlere harcadınız?

·         Milyonlarca insan sizden resmî törenler düzenleyip, nutuklar atmanızı değil, başını sokacak bir çatı istiyor.

·         Milyonlar sizden yaşadığı acıları istismar etmenizi, yerel seçim yatırımı olarak kullanılmanızı değil, temiz su, sağlıklı beslenme, nitelikli bir eğitim istiyor.

·         Yoksulluk ve çaresizlik kıskacındaki milyonlar sizden “zorunlu kamulaştırma” adı altında topraklarına çökmenizi, yüzlerce yıllık zeytinlikler yerine binalar dikmenizi değil, en azından depremden etkilenen evlerinin yapı denetim masraflarını karşılamanızı istiyor.  

·         Milyonlar, sizden 6 Şubat depremini “asrın felaketi” olarak yutturmaya, “kader” olarak göstermeye çalışmaktan artık vazgeçmenizi, olası depremlere karşı bir an önce önlem almanızı bekliyor.

Kısacası ardan geçen bir yıla rağmen, milyonlar sizden anayasasında sosyal hukuk devleti yazan bir ülkenin yurttaşları olarak en temel haklarını istiyor.

Muhabir: Burhan Arar