İnsanoğlunu hayata bağlayan olayların inanın en başında ümiti ve geleceğe bakışı gelir. Ümitlerin peşinde koşmak yaşam mücadelesine hız kazandırma anlamnı da yükler.

Ümitsiz ve yarınsız bir yaşam sadece canlı olarak yiyip içmek ve nefes almaktan da öteye gidemez, gitmemiştir de. Bunun bir çok örneklerine elbette şahit olmuşturuz. Hastalıklardaki vahimiyet ancak morel ve gelecek için ümit vaat edilip motivasyon yüksek tutularak aşılmaya çalışılması tıbbi bir zorunluluk olarak da görülmektedir.

Ümitsiz insanın yarınları yok gibidir. Bu da inanın ki en tehlikeli bir durum ve koşuldur. Çocukluğumuzda itibaren hep ümitlerimiz ve geleceğimiz için mücadele etmedik mi? Elbette ki hepimizin ana teması ve hedefleri bunlardı, bunların peşinde koşarak büyüdük, geliştik ve hala da peşinden koşmuyor muyuz ? İleri yıllarda ümitler gerçekleşmiş olsa da bu defa da ahiret kaygısı ve orada rahat olma cennete girme ümidiyle ibadetlerimize sıkı sıkıya sarılıyor muyuz?

Bu da bu dünyanın devamı olan ahiret için ümit taşıyarak hedef yaparak yaşamımıza yön vermemize neden oluyor. Ümitlerini yitirmek en kötünün de kötüsü anlamını taşır. Asrın felaketi olan deprem sonucu depreme maruz kalan insanların üzerindeki endişenin en çok ümitlerini yitirme endişesi olduğuna hepimiz şahit olduk. Ancak zaman içerisinde bu insanların evlerini TOKİ de alacaklarına ilişkin ümitlerin yeşermesin de durumları kendiliğinden de farklılaşmaya değişmeye başladı.

. Çünkü artık bunların da ümitleri ve gelecekleri vardı. Ona göre davranmaya başladılar. Umutsuzluğa kapılmak doğru değildir. Kaybetmenin ilk basamağı burada başlar. Yine” umudunu kaybetmiş olanların başka kaybedecekleri bir şeyleri yoktur” demiştir düşünürler. Bir başka düşünür şöyle demiş “ Hayatımızı yok eden yaşlılık ve mutsuzluk değil ümitsizlik tir”

Görüldüğü gibi birçok düşünür bu konuda okkalı laflar etmişlerdir. Tabii ki bunların hepsi de hayat gerçeğinin eleğinden geçtikten sonra söylenmiş ve toplum tarafında da kabul görmüştür. Dinimde de ümitsizliğe yer yoktur peygamberimiz “Kıyametin koptuğunu görseniz bile elinizdeki fidanı dikin “ diyerek yarınlara ümite, yaşama dikkat buyurmuştur.

Hayatımızın zehir etmeye gerek kalmadan her buhranlı anlarımızda bile ümidimizi kaybetmeden şimdiki tabiri ile pozitif düşünerek moral motivasyonumuzu sekteye uğratmamalıyız

Kısaca yaşam güzel, dünya yaşamaya değer, sevdiklerimiz ve hayatımız, sağlığımız en büyük servetimizdir. Helede torunların varsa servetine servet kattın onların kokusu enbüyük servettir.Tabi bilirsen.

Benim şükür Muhammed Emir, Elif Duru ve Hasan Efe üç tane torum var ki tadına doymuyorum. Darısı siz dostların başına