Mahkûm zehirli iğne ile öldürülecek.

4 iğne vurulacak.

İlk iğne zehirsiz, son iğne zehirli.

İlk iğne yapılınca mahkûm ölüyor.

Mahkûm ölüme konsantre olmuş.

İftar davetlerine katılıyorum.

Güzel şeyler konuşalım istiyorum.

Yoksunluk var, yoksulluk değil.

Mahkûma vurulan ilk iğne gibi beyne yerleşmiş, olumsuzluk.

İyi bir şeyler duymak istemiyor muyuz?

Yeni bir başlangıç için nokta koymak lazım dedim. 

Niye peki bu olumsuzluk.

Dinledim.

Türk-İş'e göre, ocak ayı açlık sınırı 15.048,89 liraya, yoksulluk sınırı ise 49.019,19 liraya yükseldi.

Şubat ayında ise 16 bin, 50 bin civarında. 

Bu ne demektir?

İşsizi, asgari ücretin altında çalışanlar aç.  

Asgari ücretle çalışan, yoksulluk sınırında. Yani bıçak sırtı gidiyor yaşam.

50 binin altında geliri olan memur, esnaf ise kurtarıyor şimdilik!

Yani memur, esnaf ben yoksulum derse gülmeyin, ti'ye almayın.

Tokat'ta açın, yoksulun mutfağında yediğini, giydiğini, varsa arabasının modelini, sohbet konusunu, tepkisini üç aşağı beş yukarı kestirebilirsiniz. 

Peki memleketin açı, yoksulu Tokat'ın yüzde kaçıdır?

Bana göre asgari yüzde yetmiş.


Yani, bu ramazan ayında sadaka, fitre, zekat verilebilecek kitle. 


Kaldı ki bu kitlenin elini, ayağını bankaya kaptırmış olanını düşünemiyorum.


Malumunuz seçim arefesindeyiz.

 Siyasi partiler açın, yoksulun içinde kapı kapı geziyor.

Bana oy verin diyor.

Seçmen kendisine benzeyene oy verir.

Duygusu aynı olanla yol yürür.


Peki nasıl geziyor, siyasetçiler?

Çakarlı, siyah vıp arabalar, jeepler, karizma katan sakallar, rugan ayakkabılar, laci, siyah renkli marka takımlar...

Kimisi de renkli don, pantolon jeans, gömlek ithal!

Yemek molasında gruplar halinde yemeğe!

Ayırmayayım partiler üç aşağı beş yukarı aynı.

İktidarın adayları özellikle il genel meclisi üyeleri tabiki uçuyor...

Bu siyaset tarzını kimlerden öğrendiniz efendiler?

4 kişinin dışarıdaki yemek maliyeti en az 1200 Lira.

16 bin maaşın altı alan açı geçtim, yoksul dahi ayda bir 1200 veripte yemek yermi dışarıda?

Evin erkeği yiyelim dese hanımı yedirmez. "Sen delürdünmü herif, bu parayla eve yağ, şeker aluruz, çocuğun okul parasını öderüz" der. Öyle mi?

Kopmuşlar vatandaştan.

Siz bu siyaset yöntemiyle çay parasının hesabını yapan vatandaşın gönlüne dokunabildiğinizimi sanıyorsunuz?

Kapısına gidince, elinizi sıkınca, bu jeepleri, siyah vip arabaları altınızda görünce vatandaşın, size hayır dua ettiğinimi!

Arkadaşlar buna tırıvırı siyaset denir. 

Görmemişin bir oğlu olmuş... siyaseti!

Esnaf tezgahta pişer, siyasetçi sahada!

50 yıllık esnaf müşteriyi gözünden, sözünden, yüzünden tanır, hal dilinden anlar.

Halkın arasında pişmiş siyasetçide öyle olur.

Memur emeklisi, çalışırken devletin verdiği elbiseyle ömrümü tamamlarım diye dua ediyor!

Emekli ev-cami-çay ocağı üçgenine sıkışmış!

Asgari ücretli siz giderken arkanızdan kulaklarınızı çınlatıyor!


Kendinize gelin beyler kendinize!

Seçim harici yüzünüzü gören cennetlik!

Seçim derdi olan geçim derdindekinin yolu üzere yol almalı!

Nokta koyup başka şeyler konuşamıyoruz. 

Birinci iğnede toplum olumsuzluktan ölüyor.

Toplum çözüm bekliyor, Ankara siyasetçileri ise doğrular üzerine değil vaatler üzerine toplumu oyalıyor.

Saygılarımla

Hüseyin Kömür