Hac’da tanıştığım İran’lı bir öğretim üyesinin bana gönderdiği Kerbelâ ile ilgili bir paylaşımına karşılık benim paylaşımım.

Hacı kardeşim. İslam tarihinin en açıklı hadisesidir Kerbelâ’da yaşananlar. Elbette olayın en doğrusunu Kâinatın hâkimi yüce Allah biliyor. Ama, fakat, lakin kullanmadan, olayı siyasallaştırmadan, hiçbir grup ve cemaati tefrik etmeden Allah bu vahim hadisenin hesabını Yezid ve taraftarlarından soracaktır. O Allah ki adildir, ceza vermek de onun elindedir. Hiç şüphesiz Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının katillerinin ve onların arkasındaki güçlerin ve fitnecilerin cezalarını kendi ölçüsüne göre verecektir.

Herkes kendi suçundan sorumludur ve hiç kimse atalarının suçundan dolayı yargılanamaz, yargılayanlar Allah’a isyan etmiş olur. Çünkü bizim inancımıza göre kimse suçlu olarak dünyaya gelmez. Bir milleti, bir topluluğu, bir kavmi toptan yargılamak da ne ahlakidir, ne vicdanidir, akılla da bağdaşmaz. Bizim dinimiz akıl dinidir ve bu bakış açısının dinde de yeri yoktur.

Birileri Kerbelâyı alıp onunla diğer Müslümanları dövmeye kalkarsa burada Allah’a karşı gelmiş, Amerika ve İsrail’in oyununa gelmiş ve de İslam kardeşliğini dinamitlemiş olur. Bu gün İslam dünyasında Kerbelâ’lar şekil değişikliğine uğramış bir boyutta devam ediyor. Çünkü modern Lawrens’ler, aklı devre dışı bırakmış Müslümanları koyun sürüsü gibi kullanmaktadır. İçimizdeki ajanlar bu tür oyunlara bilerek ya da bilmeyerek devam etmektedir. En güzel örneği de Suriye’dir. Koskoca İran ve Türkiye; Suriye meselesini çözemiyorsa burada Kerbelâ devam ediyor demektir ve Allah bunun hesabını Yezit’den olduğu gibi şimdikilerden de soracaktır. Amerika ve Rusya’nın Suriye’de bulunması başta Arabistan, İran ve Türkiye olmak üzere tüm İslam ülkelerinin sorunudur. Allah kimseye şu mezhepten olun, şu hadisleri uydurun, Ashabın bir kısmını sevin bir kısmını sevmeyin, bunlar üzerinden ayrışın demedi. Ayrılıkta azap olduğunu söyledi. Kulun uydurduğu hiçbir meşruiyet onu kurtaramayacaktır; Kur’ana uymadığı müddetçe. Kur’an ve akıl insanın kendisini çek etmesine yeter. Biz her meselede olduğu gibi Kerbelâ meselesinde de Kur’an’ı ve aklı kullanmak zorundayız.

Sayın hacim, Kerbelâ için ağlamanın, birilerini suçlamanın, ağıtlar yakmanın hiçbir anlamı yoktur. Yaşanması gerekiyordu, yaşandı geçti. Biz onu, orada şehit olanları geri getiremeyiz. Olayın iç yüzünü de tam anlamıyla bilmiyoruz. Çünkü İslam düşmanları bunu maniple etmişler, bilgi kirliliği vasıtasıyla bin küsur yıldır bizi birbirimize düşürüyorlar. Evet, Hz. Hüseyin ve arkadaşları şehittir, cennette yerleri hazırdır; kendi halimize bakacak olursak onlar bizden şanslıdır! Peki, bizim halimiz ne olacak belli mi?

Düşüncem şudur: Her insanın bir Kerbelâsı var! Öncelikle kendi Kerbelâmızdan kurtulmalıyız. Kerbelâ’yı ısıtıp ısıtıp birilerini sürekli suçlayıp şeytanlaştırmaktan vazgeçmeli, kendi kerbelâmızı kaçırmamalı ve gücümüzü tüketmemeliyiz. Kerbelâ’dan ders çıkarmalıyız ama onunla vakit ve enerjimizi kaybetmemeliyiz. Çünkü şu anda Filistin’de de, Suriye’de de, Yemen’de de, Afganistan’da da, Doğu Türkistan’da da… birer Kerbelâ yaşanıyor. Bunun çaresini bulmak zorundayız. Bunun için İslam’ın temel prensiplerinde buluşmalıyız. Hizipleri, tarikatları, mezhep farklılıklarını bir kenara bırakmalı, onları amelde kullanmalı(kendimizi kandırmadan), peygamberimizin yaşadığı İslam anlayışına geri dönmeliyiz. Yani “ Ey iman edenler, iman ediniz” uyarısını çok iyi analiz edip Anadolu islamı, İran islamı, Arap islamı, mezhep islamı, tarikat İslami anlayışlarından Kur’an İslamına, Hz. Muhammed’in tanımladığı İslam’a dönmek zorundayız. Aksi takdirde ferd olarak da, toplum olarak da, İslam dünyası olarak da kaybetmeye devam edeceğiz. Benim düşüncem bu yöndedir. Allah ıslah olma basiretini nasip eylesin. Selamlar, Allah’a emanet olun.