Yerel medyanın önemli bir değeri olan Tokat Haber’in Yazar ailesine katılmak, siz değerli okurlarla buluşmak benim için çok kıymetli. Tokat Haber Ailesine öncelikle çok teşekkür ediyorum.
Ben Psikolog Edanur HIZARCI
Lisans hayatımı Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu (TPÖÇG) Kapadokya Üniversitesi temsilciliğiyle birlikte kongre ve eğitimlere katılarak, hoca asistanlığı yaparak ve çeşitli sivil toplum örgütlerinde görev alarak geçirdim. Alanıma dair klinik, özel eğitim merkezi, anaokulu ve hastane stajlarımı tamamladım. Meslek hayatıma online ve yüz yüze olmak üzere psikososyal destek sağlayarak ve bireysel olarak çocuk, ergen ve yetişkinlerle psikoterapi süreci yürüterek devam etmekteyim.
Bu yazımda bireysel ve toplumsal olarak fazlasıyla canımızı acıtan ve devam etmekte olan savaşın etkilerine değinmek istiyorum.
Savaşlar yalnızca bireysel anlamda değil toplumsal olarak da ciddi psikolojik sorunlara yol açabilmektedir. Yaşanan bu süreç ne kadar uzunsa bireylerin etkilenme düzeyide artmaktadır. Savaşta yaşanan yoğun stres, korku ve travmatik deneyimler kişilerin TSSB(travma sonrası stres bozukluğu) yaşama riskini artırabilir. TSSB zamanla kişilerde beslenme alışkanlıklarının bozulması, uykusuzluk, kabuslar olarak bir alarmda olma haline dönüşebilir. Savaş bireyler için bir belirsizlik ve tehdit altında kalmak olarak deneyimlendiğinde aşırı kaygı ve endişe gözlemlenebilir. Bu süreç bireylerin sosyal ilişkilerini ve aile ilişkilerini de etkilemektedir. Savaş sırasında yaşanan kayıplar bireylerin bir yas sürecine girmesine yol açabilir. İnsanlar kendilerini gelecekle ilgili belirsiz ve endişeli hissederek kronik stres yaşayabilmektedir. Savaşın psikolojik etkileri uzun süre devam ediyorsa; birey günlük hayatına devam etmede, uyumda güçlük çekiyorsa psikososyal destek ve terapi önemlidir. Savaşın psikolojik etkileriyle başa çıkmak için oluşturulmuş destek gruplarına katılabilirsiniz. Bu gruplar, benzer deneyimler yaşayan bireylerle bağlantı kurmanıza ve duygusal olarak kendinizi ifade edebilmenize yardımcı olur.
Kendimizi Nasıl Koruyabiliriz?
Bu süreçte televizyonlarda ve haberlerde savaş görüntülerine çok fazla maruz kalınması bireylerin duygusal, davranışsal ve bilişsel olarak tepkiler vermesine neden olur. Kişilerin sürekli olarak haber ve görüntülere maruz kalması ikincil bir travma olarak deneyimlenebilir. İkincil travma adından da anlaşılacağı gibi travmatik olaya doğrudan maruz kalan değil, olaya şahit olan ya da yazılı-görsel medya aracılığıyla olayı izleyen kişilerin ‘’travmatize’’ olması anlamına gelmektedir. Haber izleyen bir seyirci, sosyal medyada gezen bir genç, savaşa dair görsellere maruz kaldığında bu durumu yaşayabilir. Haber izleme sürenizi sınırlayarak veya sadece güvenilir kaynaklardan bilgi alarak bu etkiyi azaltabilirsiniz.
Dünyada neler olup bittiğini izlerken kendinizi korumayı unutmayın.
Çocuklar Nasıl Korunmalı?
Çocuklar bu süreçte duygularını tanımlamakta çok daha fazla zorlanıyor olabilirler. Her çocuk biriciktir verdikleri tepkiler çok farklıdır. Çocukların yaşanılan durumla baş etme şekilleri yaş gruplarına göre değişebilmekle birlikte kimi bu dönemde daha hareketli kimi daha sessiz olabilir. Zaman zaman okula gitmeyi reddedebilirler. Çocukları haberlerden, görüntülerden uzak tutmalıyız. Çocuklar güvende hissedebilecekleri bir yetişkin varlığına ihtiyaç duyarlar. Ebeveynler olarak çocuklarla iletişimimizi bu süreçte güçlü tutarak, aile içi birlik ve şefkati sağlayarak destek olabiliriz.