Terör saldırıları ve şehit haberleri konusunda yorum yaparken "Megri megri diyen sizdiniz, Habur'da davulla zurnayla karşıladınız, açılım yaptınız" vesair gerekçelerle sorumluluğu iktidara itmeye çalışan bir cephe var. Bunun gibi son derece sığ cümlelere sığınıp kafasını kuma gömenlerin amacı ne bilemiyorum.

Şurası bir gerçek ki, terörün hedefi can almak değil, halkı birbirine düşürmek, birlik ve beraberliği bozup bundan nemalanmaktır. Yukarda ki cümlelerin terörle mücadele konusunda hiçbir faydası olmadı, olmayacak da. 2001'den önceki 1 buçuk yıl içinde tabiri caizse ekonomik krizden ötürü evine ekmek götüremeyen, iflas eden, faiz kıskacında evini ocağını bankalara kaptıran, birikimlerini batıran 1500 kişinin intihar etmesi de bir nevi terör değil miydi? Onbinlerce ailenin parasızlıktan dağılmasının, evlatların babasız kalmasının da mı sebebi açılımdı? 60'larda , 80'lerde insanlar pisi pisine katledilirken de mi açılım vardı?

İbnî Haldun'un "Coğrafya kaderdir" teorisini gözardı etmeden, bu ülkede huzurlu ve bağımsız yaşamanın ağır bir bedeli olduğunu kimse unutmasın. Evet, belki biz bu bedeli açılım tecrübesini deneyerek ödedik. Ancak açılımı teklif ederken "silahı bırak, kavgaya son ver, gel birlikte kardeşçe yaşayalım" şartını koymuştuk. Daha önce denenmemiş bir politikayı uygulamaya koyduk. Karşılığında maalesef ihanet bulduk. Asıl bundan sonrası ise bizim farkımızı ortaya koyması bakımından çok önemli: İhanetin karşılığı ne oldu???

Bugün başta S. Demirtaş olmak üzere siyasî ve sivil terör destekçilerini yargılayabiliyor, cezalandırabiliyoruz. Adalete ve kanuna uygun olduğu kadar vicdanlara da uygun bu yaptırımlara kimse karşı çıkamıyor. Neden? Çünkü artık "biz zamanında size barış şansı verdik" diyebiliyoruz. Düşünsenize yıl 90'lar, 2000'ler ve siz sırtını Pkk'ya yasladığını söyleyen birini tutuklamışsınız. Haliniz nice olurdu?

Terörle askerî mücadele deneyimi olan bir abimizin deyimiyle, "Çıbanın patlaması için olgunlaşması gerekiyordu. Yıllardır ne tedavi ettiler ne de olgunlaştırdılar. Devletimiz irinleşmiş o çıbanı ancak olgunlaştırarak temizleyebildi."

Büyük Türkiye düşmanlarından da, "Tayyip gitsin de kim gelirse gelsin" umuduyla Hdp'ye kucak açanlardan da çok farkımız var. Bizler hainlerin maskelerini düşürdükten sonra onlarla ve destekçileriyle düşman olduk. Onlarsa teröristlerin maskeleri düştükten sonra onlarla dost oldular!!! Tokat gibi bir şehirde bile daha sonradan İP'ye geçmiş olan bir grup 'sözde' MHP'linin 2015 seçim çalışmalarında muhafazakar bir köyde "Mhp'ye oy vermeyecekseniz bari Hdp'ye verin" dediklerini unutmadık, unutmayacağız. Sakın ha hiçkimse "ben bu sonuçtan beriyim" demesin.

Barış ve huzur isteyen herkes şapkasını eline alıp "hangi adımı atarsam çözüme götürür" diye düşünmeli ve buna göre konuşmalı. Geleceğe yönelik bir plan ortaya koymadan geçmişi sürekli ön plana çıkarmak, bizi provokasyon ve tahrikten öteye götürmeyecek. Bugün teröristlerin siyasî uzantılarını meclise sokmak için üyelerine alenen mesaj atanları, bebek katillerinin cenazelerinde boy gösterenleri, kameralar karşısında birlikte iyi salladık diyenleri, terörü ülkenin renkleri olarak algılayanları görmezden gelip sonlanmış bir süreci günah keçisi ilan etmek az önce de dedigimiz gibi kafayı kuma gömmekten başka birşey değildir.