Sözde gerekçelerle ülke yıllardır ha bölündü ha bölünecek derken, nur topu gibi bir bölünme sebebimiz daha oldu:Müftülere nikâh kıyma yetkisi verilsin mi verilmesin mi?

Her zaman söylerim esas kadar usûl de önemlidir hatta bazen usûl esasın önüne geçer. Bu düzenlemeyle ilgili toplumda öyle bir intiba yaratıldı ki, sanki TBMM oturup bir gecede müftülere aşkın bir yetki verdi.

Siyasîlerimiz, aydınlarımız, medyamız ve uzman olsun olmasın konuya dair yorum yapan herkes ufak bir ayrıntıya dikkat etse belki bu kadar polemiğe girmeyecektik. Nedir o ayrıntı? Müftülere verilmesi tasarlanan bu yetkiyi isimlendirirken "resmî" kelimesini de kullanmak: Müftülere resmî nikah yapma yetkisi verilsin mi verilmesin mi?

Zira müftülere Nüfus Kanunu ile verilecek olan bu yetki tarafların "resmî şekil şartıyla kayıt altına alınacak olan nikâh işlemlerini" düzenlemektedir. Yani gemide kaptanın, köyde muhtarın ya da uçan balonda lise mezunu bir memurun kıydığı resmî nikahı bu kez üniversite mezunu bir müftü de kıyabilecek. Hepsi bu.

Ha, siz diyorsanız ki benim nikahımı müftü kıymasın, nikah memuru kıysın bu sizin seçimlik hakkınızdır ve kimse de sizi illa müftüye gitmeye zorlamayacaktır.

Özellikle büyük şehirlerde -affınıza sığınarak- mezbahanede kesim yapar gibi 10 dakikalık törenlerle "kıyıp kıyıp" gönderilenler çok iyi bilir ki, çoğu zaman nikah da bir işkenceye dönüşür. Dinimizin bir kuralı olan ve evliliğin ilanına dair bir akit olan bu işlemi (ki bugün bu düzenlemeye karşı çıkanların büyük çoğunluğu resmi nikahın yanında dinî nikah yaptırdıklarını itiraf ediyorlar) dinî nikah kıyan bir müftünün diğer yandan da resmî olarak kayıt altına alması kadınların da lehine bir durum olacak, müftü önüne getirilen çocuk gelinin resmî nikahının olup olmadığını sorgulayarak gerektiğinde işlem yapmaktan kaçınarak yasal mercilere bildirimini yapabilecektir.

Çocuk gelin ve gayri resmi evlilik vakalarında girdiğimiz duruşmalarda resmî nikah gerçekleşmeden dinî nikah kıyan din adamlarının savunması genelde tarafların resmî nikahı başkasına kıydırdıklarına inanarak kendilerinin dinî nikahı gerçekleştirdikleri olmaktadır. Bu düzenlemeyle kötü niyetli veya gereken araştırma özeni gösterilmeksizin kıyılan dinî nikahların da bir nebze olsun önüne geçilebilecektir.

Özgürlük kisvesi altında toplumdaki ensest ilişkileri, magazinel birliktelikleri ve kadınlarımızın meta olarak kullanılmasını olağan karşıların, kilisede veya sinagogda pek alâ kıyılan nikahın üniversite mezunu kamu görevlileri olan müftüler tarafından yapılmasına karşı çıkmalarını anlamak bir hayli güç geliyor.