Anlat deseler, derim ki, bir şeyleri değiştirme gücüne sahip olup da bir şey yapanları eleştirenleri dinlemekle geçiyor günüm.

Eleştirilmek istemeyen, her şeyi kendisi için doğru yapan ama herkesi eleştiren bir idarecilerle oturmaktan sıkıldım.

Etrafımızdakilerin bir kısmı, eline imkân geçmemiş potansiyel kötülerdir diyorum hep…

Bunların elinde imkan yok değil,  kötülüğü değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar.

Kötülükten, ikiyüzlülükten beslenen bir düzen kurulmuş.

Kimsenin gerçek yüzünü bilmiyoruz.

Toplumda şu kanı var, iyi olmak, ancak amacına ulaşana kadar faydalıdır, amacına ulaştıktan sonra hazzını ve mutluluğunu maksimize etmek için kötü olabilirsin, hatta olmalısın.

Ayrıca amacına ulaşana kadar iyi olmanın gerektiği o süre zarfında da gizlice kötülük yapabilirsin, bu da senin faydanı arttıracaktır.

 Peki neden amacına ulaşana kadar iyi olmalısın?

Eğer iyi birisi olursan, diğer insanların güvenini kazanırsın, zira senin zararsız ve güvenilir biri olduğunu düşündükleri için senin yanında kendilerini güvende hissedecekler, birçok zaman sana inanacaklar, senin yanında guard'larını indirip nispeten daha gevşek davranacaklar, sana iyilik yaptıklarında kendilerini iyi hissedecek, sana kötülük yaptıklarında kendilerini suçlu hissedecekleri için de sana kötülük yapmaktan kaçınacaklar.

Elde edinceye, güçlü oluncaya kadar iyilik gözük!

Bunu yaşadıklarımızdan çıkarıp konuşuyorum.

Düğünüme, Annemin hazırladığı çeyiz değil bu çıkarımlarım.

Havada cümle değil kötülerin dünyası.

Adalet, hukuk, sosyal ve ekonomik hayat kötülerin çıkarına çalışıyor.

Abartmıyorum, yaşıyoruz bunları.

Rol yapıyorlar, zamanın getirdiği ikiyüzlülüğü herkes yaşıyor.

Sadece siyaset değil, çoğunlukta  aynı duygusuzluk var.

Öyle ki, kurumlara gidin hizmetli dahi devlet yönetiyor havası içinde.

Devleti yönetmeye çalıştığını düşünen bunlar millete tepeden bakıyor.

Ben buyum yada sen şusun diye herkes bir birini gönüllüyor.

Soğukkanlı yalancılar dolu etrafımız.

Ruhunu yitirmiş bu çağın vebası düşünememek değil hissetmemektir.

Ve toplumun hissetmeme durumu hapishane gibi, giriş açık çıkış kapalı.

Ruhunu, kimliğini ve renklerini kaybetmiş, adeta tabuta sığıştırılmış hayatlardan,  yeni bir hayat üretmesini beklemek nafile.

Ne yapacağız diyecekseniz  kısa bir ipucu ile diğer köşe yazımda anlatacam.
Kendinize karşı dürüst olun, biz iyiliğin iyileştirdiğini düşünen taraftayız.
İyi olmaktan, iyilik yapmaktan, insanı, doğayı, bayrağı sevmeye devam edin.

Herkesin hayata geliş amacı var. Biz inanıyoruz ki,  en kötü zamanlarda bile Allah yanımızda ve her şey bir gün aslına rücu edecek ve düzelecek.

İpucu bu kadar yeterli galiba.

Vesselam