Bir zamanlar kapıda eşofmanla Başbakan karşılayan patronlardan kurtulduk derken "Şirket" yeni patronumuz oluyor

Son yıllarda gelişen ve büyüyen Türkiye gerçeği hayatın her alanına yansırken basın sektörüne bu gelişim çok sınırlı gerçekleşti. 2008 küresel ekonomik kriziyle başlayan süreçle birlikte dünyada ekonomik anlamda suların durulmaması basın sektörüne ağır darbeler vurdu. Diğer yandan içinden geçtiğimiz adı konulmamış 3. Dünya savaşında basının tüm dünyada en büyük silah olarak kullanılması, basın için paradan daha değerli olan güven algısını sarstı. Bunun yanında gelişen teknoloji basının ezberlerini alt üst etti ve yeni çağa ayak uyduramayan “gazetecilik” tarih oldu.

Bu 3 temel sebebe Devletimiz farklı çözüm ve adımlarla yaklaşımlar sergiledi. En değerlisi ve halen süreci devam eden Gezi ile başlayan Basın kimliğiyle psikolojik harp yapan terörist yapılara yapılan müdahale ve ifşaatlar. 15 Temmuz gecesi Sayın Cumhurbaşkanı’mızın aylarca diline pelesenk etmesine rağmen FETÖ’cülerin ne denli alçak olduğunu bir çok vatandaş anlayamamıştı, en büyük sebeplerden birisi bir kısım basının olayları özgürlük adı altında manipüle etmeseydi.

Genç, dinamik ve alanında eğitimini tamamlamış nüfusumuz ise gelişen teknolojiye basının ayak uydurmasını hem arz hem de talep anlamında geçişinin büyük depremler olmadan gerçekleşmesinin en büyük etkenlerinden birisi oluyor.

Gelelim diğer önemli faktöre;

Bir özel sektör medya şirket yetkilisi olarak medyada özel yapıların toplum ve devletler için son derece tehlikeli olduğunu ifade etmeliyim. Örneğin 11 Eylül saldırıları, Terör ile İslam’ın bağdaştırılması, eşofmanla kendi evinde Başbakan ağırlayan medya patronu, vb. gibi örnekler uzar gider.

Yılbaşında yeni bir basın kanunu yayınlandı. Devletimiz Basın İlan Kurumu üzerinden sektörümüz için umut verici bir düzenleme gerçekleştirdi. Böylelikle yeni nesil medya çağın gerekliliğine uygun, Milletin ve Ülkemizin çıkarlarını gözeterek yaşayabilecek ve gelişebilecek bir imkân yakaladığını düşünüyorduk. Basın İlan Kurumu ile Devletimiz basınımıza destek vererek gayri milli ve devlet düşmanı yapıların güdümüne finansal kaygılar nedeniyle girme olasılığını ortadan kaldırıyor derken uygulamada vahim bir tablo ile karşılaştık.

*Önemli bilgi; Söz konusu destekler sadece hali hazırda basın ilan yayın hakkı olan gazetelere verilmiştir. Umarız RTÜK’te benzer bir yaklaşımı hayata geçirir.

Amerikalı “şirket” Google Türk Basınının yeni patronu oldu.

Basın İlan Kurumu’nun destek verme şartları temel olarak 2 kalemde; istihdam ve reyting. Bölgesel olarak belirlenen kıstaslar ilk etapta bir kalite oluşturacağı beklentisi tüm basın camiasında hâkim fikirdi. Özellikle istihdam şartı basın şirketleri ve çalışanları için güçlü bir tetikleyici unsur oldu.

Ama reyting sınırı internet sitelerinin haber üreterek gazetecilik yapmasını değil, Google’ın istediği gibi yaşama ve çalışma zorunluluğunu getirdi. Başlık Google’ın istediği olmalı, yazı boyutu böyle olmalı, resim bu boyutta olmalı, yazılım şöyle olmalı derken Türk Basını Google’ın askeri oldu. Otur diyor yüzlerce haber sitesi oturuyor, kalk diyor herkes tam tekmil ayağa kalkıyor. Devlete karşı boynumuz kıldan ince lafı artık basın için Google’a karşı boynumuz kıldan inceye dönüştü.

Ne haber yaptığınızın hiçbir önemi kalmadı; kim kimle, kim kimdir, falımda ne var, merkür bana ne diyor içerikleri benim diyen habercilere nal toplatıyor. Haliyle fark ettiğiniz üzere artık ana akımdan taşra basınına kadar tüm medya kuruluşları bom boş işleri üretip duruyorlar.

Ama nihayetinde okuyucu bunu istiyor diyebilirsiniz…. Ama biz tuhafiyeci değiliz. Evet talebe göre arz şekillenir ama arz da talebi şekillendirir. Bu gidişle habercilik tarih olacak.

İçi boşaltılmış bir toplumla karşı karşıyayız, bu çok büyük tehlike ama bir o kadar büyük tehlike de Google’ın istemediği tarzda içerik üretenlerin liste dışı kalacağı gerçeği. Birçok defa gündeme geldi; sıralamalarda Google’ın “şirket” politikasına aykırı içerikleri ve üretenleri liste dışında bıraktığı. Sadece bir örnek olarak Wall Street Journal’de yayınlanan habere göre eski Google çalışanın iddiaları;

Google, bazı hassas konularda kimseye hiçbir bilgi vermeden sıralamaları değiştirdi.
Google, kendi şirket politikalarını teknik olarak ihlal etmeyen bazı kural açıklarını mühendisleri ile paylaştı ve mühendislerine etik olmayan yolları kullanmalarını söyledi.
Google’ın kurucu ortakları Larry Page ve Sergey Brin, istenmeyen ve nefret içerikli mesajlar konusunda tartıştı. Larry Page, bunun derhal önlenmesini isterken Sergey Brin bunun serbest bırakılmasını istedi.
Brin, Yahudi karşıtı internet sitelerinin sonuçlarda çıkmasına izin verirken Page buna karşı çıktı ve Brin’in şirketi batıracağını düşündü.
Öte yandan Türk Basınında olan bu gelişme Google’ın da iştahını kabartmış durumda. Devletin Basın sektörü gelişsin diye verdiği milletin parası Google reklamlarına akması için “şirket” güncelleme adı altında sürekli sitelerin sıralama ve reytinglerini vuran adımlar atıyor. Hatta ilk defa Google X hesabından Türkçe bir mesaj yayınlayarak Spam Güncellemesi yapıyoruz diye açıklama yaptı. Bu gelişmeden sonra Türkiye genelinde reyting mücadelesi veren haber sitelerinin %60’a varan ziyaretçi kaybı oldu, sadece 3-5 gün içerisinde.

Özetle Türk Basınının bel kemiği olan gazetecilik internet haberciliğine evrildi, bu internet haberciliği Devlet desteğiyle doğru şekilde gelişmesi hedeflendi ama günün sonunda kuralları koyan ve infazı gerçekleştiren Google oluyor.

Bugün Google reklam üzerinden bir operasyon yapıyor, yarın taraf oldukları birileriyle mücadeleye giriştiğimizde ne olacak? Kendilerine göre olanları listeleyecekler; FETÖ’nün bir zamanlar “Haçlı’nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir” sözü gibi lafları benimseyenler Basın İlan Kurumu’nun istediği ziyaretçi trafiğini elde edebilecek.

Bu çok tehlikeli.

Niceliksel ölçümler manipülasyona, manipülasyon da güçlüden yanadır. Bizim adaletli şekilde niteliği öncelememiz gerekiyor.

Ölçümler denetleyici kurullar tarafından yapılabilir. İçerisinde Devlet görevlileri ve sivil yapıların yer aldığı kurullar kurulabilir. Hakkari’deki gazeteciyi denetlemek için Tekirdağ’daki gazeteci görevlendirilebilir, atamalardaki sistem gibi dış müdahaleye kapalı şekilde gerçekleştirilebilir. Bunun yanında Basın İlan Kurumu’nun deneyimli kadrosu var, bu kadro ilan payının arttırılmasıyla genişletilebilir. Türk Basınının duayenleri, yetkin akademisyenler, Yargı organı ve benzeri kişilerden oluşan kurullar ile adaletli bir denetim mekanizması bu meselenin çözümü olabileceğini düşünüyorum.

İnşallah kendi elimizle Truva atları oluşturabilecek bu uygulama bir an önce gözden geçirilir.