Konakta bu akşam bir çay içelim dedi.

Vakıfta sabah kahvaltısına bekliyorum.

Çok naif bir teklif, ikisini de kabul ettim.

Tokat Milletvekili Yücel Bulut, Kuyumcular Çarşısında bir konağı alıp tadilat etmiş. Şehir adına düşünme, tartışma ortamı oluşturmuş. Çok hoşuma gitti. Çay davetine katıldım.

Milletvekili Yusuf Beyazıt’ta Halit Sokakta bir konağı devir alarak vakıf kurdu. Bir kahvaltıya davet etti. İnsanımızdan, merhametten, duadan, şehrimize yapılan eserlerden başka bir şey konuşmadık.

Bu eserlerin içerisinde dedikodu da yapamıyorsunuz maalesef!

Vakıf, konak ve koskoca bir medeniyet.

İyilikte, hayırda yarışmak diye bir geleneğimiz var bizim.

Tokat bütün medeniyetlerin izlerini taşıyan bir açık hava müzesi.


Peygamberimiz, "İnsanların en hayırlısı insanlar için faydalı olandır" demiş.

Yani, insanın huzuruna, geçimine, sağlığına, eğitimine, kültürüne, aşına, işine karşılık beklemeden, Allah rızası için faydalı olan.

Faydanın hedef kitlesi, öncelikle insan.

Elbette hayvana, doğaya, çevreye duyarlı insanlarımızda faydalı.

Vakıf insanı kimdir peki?

Gücünü, sermayesini, ilmini, enerjisini, zamanını ve bütün maharetlerini insanlığa adayan ve paylaşmaktan çekinmeyen gönül adamıdır, vakıf insanı.

Vakıf İnsanı olmak, hiçbir karşılık beklemeden, Rıza-i İlahi için adanmışlıkla olur.

Sevdiğin şeylerden infakta bulunursan Vakıf İnsanı olursun.

Toplumun huzuru için Vakıf insanları önemlidir.

Maalesef eski zengin vakıflar tarumar ve ziyan edilmiş. Yeni vakıfların bir kısmında ise samimiyet, ihlas kalmamış.

Tarihte ilk vakıf; Hazreti Ömer (r.a.)'in Hayber’in fethinden sonra ganimet olarak kendisine düşen bir arazinin satılmaması, miras bırakılmaması ve hibe edilmemesi şartı ile fakir, köle, misafir ve Allah yolunda olanların istifadesi için vermesi ilk vakıf olarak kabul edilmektedir.

Erzurum'un Pasinler ilçesinde 1048 yılında  vakfın kurulmasıyla Anadolu'yu bu sistemle tanıştıran Selçuklular, insanlara, hayvanlara ve çevreye hizmet eden vakıfların kuruluşuna ön ayak olmuşlar.

Evliya Çelebi, XVII. yüzyıldaki Osmanlı vakıf eserler hakkında, "..ben elli yılda 18 padişahlık ve krallık yere seyahat ettim, hiçbir yerde bu kadar hayrat görmedim" diye yazacaktır.

Evet, bizim medeniyetimiz Vakıf Medeniyeti.

Vakıflar, kamu İdaresinin önemli derecede yükünü üzerinden almıştır.

Medeniyetimizdeki hayrat yapılar nelerdir peki?

Cami, Mescid, Darulhadis, Darulkurra, Darulhuffaz, Hangah, Tekke, Türbe, Namazgah, Musalla,

Sıbyan Mektebi, Mekteb, Medrese, Muallimhane, Darulhadis, Kütüphane,

Daruşşifa (Hastane), Bimaristan, Tabhane, Miskinlerevi, Edviyeci (Eczane),

İmaret, Aşevi, Dullarevi, Han, Hamam, Çeşme, Şadırvan, Sebil, Suyolu, Su Kemeri, Köprü, Su Bendi, Suyolu, Kaldırım, Kayıkhane, Kuşevi, Mezarlık, Şehitlik, Mesire Alanı, Spor Alanları,  vs.

Malesef ama malesef belirli bir dönem vakıf eserlerimize sahip çıkmamışız. Çıkmamayı bir kenara koydum, ihanet etmişiz.

Yıkmışız, ahır olarak kullanmışız, mezbelelik hale getirmişiz ecdadın hayır hasenat yapılarını.

Kimler sayesinde?

Vizyonsuz, tarih ve din şuurundan kopuk idareciler sayesinde.

Bakınız bugün, siyasi görüşü  ne olursa olsun her belediye şehrinde didik didik tarihi yapı arıyor; turizme kazandıralım diye.

Ecdat eserlerinin tarihine yönelik  düne ait günahımız bi hayli çok. Hesabı ağır olur!

Elbette hesabı ağır olan hadisenin, müspet işler yapılırsa mükafatıda, hayır duası da güçlü olur.

Hem bugünün hem yarınki neslin, en önemlisi de ecdadın duası.

Herkese nasip olmayacak dua.

İşte bu noktada, hem ülkemizde hemde şehrimizde Yusuf Beyazıt'ı yadetmeden geçemeyiz.

Siyasi mülahazalardan uzak tutarak, yiğidi öldür ama hakkını teslim et.

Adil olan böyle olur, böyle düşünür.

Genel Müdürlüğü döneminde, 81 ilde sönmeye yüz tutmuş Vakıf Medeniyeti meşalesini yeniden yakan, tartışmasız Beyazıt'tır.

Bu ağır emaneti Beyazıt'ın omuzlarına yükleyen Cumhurbaşkanımızdır.

Ülkemizin her şehrini gezdiğinizde, önünüze çıkan her eserin yüzde doksanında Beyazıt'ın emeği, imzası vardır.

Bu imza, bu emek kabrindeki ecdada dahi ferahlık vermiştir.

Sonradan gelenlere de ışık, Yol Gösterici olmuştur.

İlimizde de birçok vakıf eseri var. Çoğu tadilat edildi. Bir kısmı devam ediyor.

Şehrimizde bugün ecdat yadigarlarından gurur duyarak faydalanıyorsak Yusuf Beyazıt’ın eseridir.

Roma, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait bir çok tarihi eserin ve Tarihi Tokat Evlerinin bulunduğu sokaklar bu gün hayat bulduysa,  Yusuf Beyazıt’ın vakıf, medeniyet, insan odaklı çalışmalarının sonucu oldu.

Mevcutların dışında Beyazıt, içinde yaşadığı şehre Yusuf Beyazıt Eğitim ve Kültür Vakfı'nı(YUBEV) bağışladı.

Aldığı Konağın tadilatını yaptırdı ve hizmete sundu.

Bu eserle hizmetini taçlandırmış oldu.

5 Şubat 2023'te gerçekleşen açılışta Beyazıt ne demişti?

"bugün açılışını yapacağımız Vakfımız benim ve ailem için çok kıymetli olduğunu ifade etmek isterim, bu güzel kurum benim hayatımın bir kesitidir, çocukluğumdan bugüne kadar yaşadığım hayatı anlatan bu kıymetli eserin"

Evet bu sözleri kullanmış, hayatımın bir kesiti demişti, Beyazıt.

Nasıl yaşarsanız, nasıl düşünürseniz, neye emek verirseniz o hal üzere şekil alırsınız.

Eser bırakırsınız.

Kimisi ihya ve imar eder, kimisi berbat eder.

Durmamız gereken yer, ihya ve imar edenlerin yanı elbet.

Yusuf Beyazıt ve Yücel Bulut’tan ayrıca şehir adına beklentimiz ne derseniz, ülkemizin siyasi, sanayi, ticari, askeri, mesleki, sivil toplum, tarım, gıda, turizm, ulaşım alanında yetkin kişilerin şehre davet edilerek konferans, söyleşi yapılmasına vesile olmarıdır.

Yeri gelmişken, Tokat'ın tarih olarak çok eski ve otantik bir şehir olduğunu, birçok döneme ait farklı türlerde yapıları 900 adımda görme fırsatının olduğunu, Tokat Turizm çalışmalarını da ilçelerimizle birlikte bu eksende yürütülmesi gerektiğini hatırlatalım.

Hz. Mevlananın dediği gibi  "Tokat'a gitmek gerek ,Çünkü Tokat'ta insan ve iklim mutedil" diye övdüğü tek şehirdir.

Bu şehrin kodlarında  mutedil yapan vakıf, merhamet, şefkat insanı vardır.


Vesselam.