Genel istisnalar hariç, bütün canlılar grup hâlinde, toplu yaşayarak varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır. Bu, dağın başında da böyledir, suda da böyledir, ovada da. İşte bu noktada insanoğlu da toplu yaşamak mecburiyetinde olmuş ve ancak bu şekilde bugünlere kadar gelmeyi başarmıştır.
Toplu yaşam, beraberinde bazı kural ve kaideleri doğal olarak getirmiş; bunların sağlanması, kontrol edilmesi ve sürdürülmesi için de bir otoriteye ihtiyaç duyulmuştur. Bu otoritenin ismi, şekli, unvanı ve niteliği zamanla değişime uğramış ve bugünkü modern hâlini almıştır.
İşte bu otoriteye verilen yetki çerçevesinde yasa yapma ve yasayı uygulama noktasında müeyyideler mevcuttur ve olmalıdır da.
Bu müeyyidelerin amaç ve kapsamı; insanların birbirlerinin haklarını çiğnememeleri, toplum düzeninin huzur içinde sürdürülmesi, güçsüzün güçlüye karşı korunması gibi temel nedenlerdir.
Bu konuyla ilgili Prof. Dr. Nur CENTEL bir makalesinde şöyle demektedir:
"Ceza, suç karşılığında devlet tarafından uygulanan yaptırımdır. Cezanın zaruriliği bugün tartışmasız olarak kabul edilen bir gerçektir.
Gerçekten, toplum yaşamında cezadan vazgeçmek olası değildir. Ceza, devletin ve hukuk düzeninin devamı için zorunludur.
Ceza hukukunun tamamen kaldırılması veya yerini tedbirler hukukuna bırakması düşünceleri fazla taraftar bulmamaktadır.
Ceza hukukunun etkisinin azaltılması ve ceza yerine süresi belirsiz önlemler veya ceza hukuku dışında sosyalleştirme programlarının konulması, adalete zarar verici olabileceği gibi; cezanın suçu önleme niteliğini ve sanığın yargılama aşamasındaki haklarını da tehlikeye sokabilir.
Ancak cezanın uygulandığı kişi üzerindeki sakıncalı etkileri göz önüne alınarak, mümkün olduğu kadar ölçülü uygulanması gerekir.
Cezanın toplumun varlığı için zorunlu bir unsur olması, cezanın ne amaçla uygulandığını ortaya koyamaz."
Ceza, tek başına toplum düzeninin sağlanması için etkili bir faktör olamayacağı gibi, şimdiye kadar da olmamıştır. Cezaların caydırıcı olması arzulansa da, bunun her zaman böyle olmadığı; suçun varlığıyla sabit olmuştur.
İşte bu noktada, özellikle trafik cezalarına yönelik uygulamalar; ülkemizin şartları, insanlarımızın alışkanlık ve değerleri, ekonomik durumları göz ardı edilmeden ele alınmalıdır. Elbette ki bazı fiiller için öngörülen cezalar tartışmasız şekilde toplum tarafından kabul görürken; bazı cezaların (örneğin, telefonla konuşma, telefonu elde tutma gibi) daha makul olması, kanımızca daha uygun olur.
Yine şehirler arası yollardaki meskûn mahal kısıtlamaları da sürücüler için apayrı bir sorun teşkil etmektedir. Bu mahallerde bazen hız sınırının 30 km’ye kadar düşmesi, sürücülerin ne yapacağını bilememesine sebep olmaktadır. 26 Şubat depreminden sonra bir valimiz sosyal medyada paylaştığına göre; Durdurduğu bir kamyon şoförüne kamyonuna devlet adına el koyuyoruz enkaz kaldırımda işinde kullanacağız deyince kamyoncunun emrinize olur sayın valim diyerek enkaz kaldırma yerinde geçe geç saatlere kadar çalıştı
İş bitince gidebileceği söylenince ben vali beyi görmek istiyorum demesi üzerine görevliler yanıma getirdiğinde sordum. Neden geldiğini, dedi sayın valim bana bir kurtarna ekibi verebilirmisiniz? Onu istemek için yanınıza geldim onlar ile birlikte gideyim. Ne yapacaksın ekibi deyince, benim ailem enkaz altında onları kurtarmak için demesi üzerine neden söylemedin de buraya geldin dedim. Bana; Devlet beni çağırdı bende geldim dedi nasıl gelmezdim sayın valim” Bu eli öpülesi şoförümüz o gün görevini yaptı bu gün de yasa koyucular cezaları düzenlerken kaş yapayım derken sakın göz çukarmasınlar
Şimdi bu ceza artırımından sonra; il ve ilçe trafik komisyonlarının, bu meskûn mahal yerlerini tekrar gözden geçirerek makul sınırlara çekmeleri, yerinde bir uygulama olacaktır. Bu konuda yerel yönetim temsilcileri, özellikle de şoförler odası ve belediye başta olmak üzere tüm başkan ve üyelerine görev düşmektedir.
Toplumda, cezalar fiili önlemek için değil; bütçe açığını kapatmak için konuluyor algısının oluşmaması ya da mevcutsa bu algının ortadan kaldırılması gerekir. Özellikle Karayolları Trafik Kanunu’na yönelik son düzenlemeye dair yasa tasarısıyla ilgili sosyal medyada yapılan yüzlerce yoruma bakıldığında, toplumun bu konuda olumlu bir görüşe sahip olmadığı görülmektedir.
Umarım yasa koyucular bu yorum ve görüşleri dikkate alırlar.
Bizden söylemesi...
CEZALAR
Ömer Yılmaz
Yorumlar
Yerel Haberler
Trend Haberler

Tokat'ın İlçesiydi Ordu'ya Verildi Bu İlçe Yatırımcıları Radar Gibi Peşine Takıyor Gün Geçtikçe Değeri İkiye Katlanıyor

Ankara'nın 25 İlçesine Yeni İsimler Verildi İlçe İsimleri Bir Bir Değişti

Tokat'ın En Güzel Köyü Burası Seçildi Dağların Ortasında Gizli Bir Hazine Ormanın Ortasında Başka Bir Dünyası Var

Tokat'ın En Gözde İlçesi Tarihi Binlere Dayanıyor Bereketli Bir Ovası, Uluslararası Yolu,Önemli Maden Yatağı Var

Tokat'ın Etrafını Sarıyor Temeli Yarın Atılıyor 120 km'lik Alandan Oluşuyor Tokat İçinde Avantaj Sağlıyor

Tokat’ın Güçlü Girişimcisi Murat Şahin’den Samsun ve Bodrum’a Dev Yatırım Hamlesi!