Öncelikle konunun özüne geçmeden evvel yazının başlığına verilecek cevabımız “EVET, TARIM, BİR ÜLKE İÇİN MİLLİ GÜVENLİK MESELESİDİR”. Gerek ülkeleri yöneten siyasetçiler gerekse bilim dünyası tarımın Milli güvenlik sorunu olduğu konusunda hem fikirdirler. Bir ülkenin kendi nüfusunu doyurabilmesi, dışa bağımlı olmadan temel gıdalarını üretebilmesi, en temel güvenlik unsurudur. Gıda krizleri, savaşlar veya küresel salgınlar gibi durumlarda dışa bağımlı ülkeler büyük risk altına girmesi kaçınılmazdır.
Son yıllarda yaşanan küresel ısınma, salgın hastalıklar, savaşlar gibi faktörler gıda arz güvenliğine ilişkin endişeleri uluslararası boyutta artırmıştır. Bu nedenle ulusal ve uluslararası krizlerde her türlü ihtimali hesaba katarak, tarımda arz güvenliğine yönelik tedbirleri almak stratejik önem taşır hale gelmiştir. Stratejik ürünlerde arz güvenliğinin korunması, ihtiyaç duyulan miktarda ürünün en uygun yerde üretilmesi, temel amaçlardan birisidir.
Gıda sıkıntısı çeken birçok ülke tarım sektörüne yatırım yapmaktadır. Buğday, mısır, pirinç gibi stratejik ürünler yeterince üretilmezse veya ithalata bağımlı hale gelinirse, hem halk sağlığı hem de devletin istikrarı tehlikeye girebilir.
Ülkemizde, kentlerde nüfusun çok fazla yoğunlaştığı, buna karşılık köylerde nüfusun azaldığı bir gerçektir. Dünyada iklim değişikliği ve buna bağlı olarak su kaynaklarının her geçen gün azalması tarım sektörünün önemini daha çok gün yüzüne çıkarmaktadır. Küreselleşmenin arttığı günümüzde Tarım, ülkeler açısından stratejik bir önem kazanmaktadır.
Uluslararası siyasi krizlerde ve yakın zamanda yaşadığımız COVID-19 salgını gibi durumlarda tedarik zincirinin devamı açısından, ülkelerin kendi kaynakları ile nüfuslarını besleyebilme gücüne sahip olması çok büyük önem arz etmektedir. Gelişmekte olan ülkeler, tarım sektöründe elde ettikleri büyümeyi uluslararası ticari ilişkiyi güçlendirmek için kullanmaktadırlar. Buna en iyi örnek gelişmekte olan Brezilya’dır. Son dönemde Dünyanın en büyük gıda ihracatçısıdır. Tarımda kat ettiği mesafe Brezilya’yı dünyanın en büyük gıda tüketimi yapan Çin’in ticari ortağı haline getirmiştir.
Ülkemiz geçmişten bu güne önemli bir tarım ülkesidir. Daha öncede söylediğimiz gibi şehirler doldu. Köyler boşaldı. Tarımda çalışan nüfus yaşlandı. Gençler köyleri terk etti. Bu durumu tersine çevirmek durumundayız. Eğer bunda başarılı olursak, hem tarımda yaşlanan nüfus gençleşir, hem üretim artar, hem de kentlerdeki aşırı nüfus artışı azaltılmış olur. Pandemi döneminde kırsala yönelen insanların büyük bir kısmının oralarda kalıcı hale geldiğini görmek, bu anlamda umut vericidir.
1930'lu yıllarda dünyada 2 milyar insan varken, bugün 8 milyara gelmiş olan bir dünya nüfusuyla karşı karşıyayız. Pandemi dönemindeki kapanma sürecinde herkes marketlere akın etti ve gıda stoklamaya başladı. O zaman anlaşıldı ki insanlar hayatını devam ettirebilmek için sadece gıda ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlar. Yine Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta görüldü ki; yeterli gıdası olmayan ülkeler, gıda da dışa bağımlı olanlar, çok ciddi bir sorunla karşı karşıya kaldılar.
Türkiye yaklaşık olarak 137 milyon ton kadar gıda üretmektedir. Bitkisel ve hayvansal üretim verileri toplandığında, Türkiye'nin 2024 yılı toplam gıda üretimi yaklaşık 160 milyon ton civarındadır. Bu veriler, Türkiye'nin gıda üretiminde önemli bir kapasiteye sahip olduğunu ve hem iç tüketimi karşılayabildiğini hem de ihracat potansiyeli taşıdığını göstermektedir. Stratejik ürünlerin üretiminde hiçbir sıkıntımız bulunmamaktadır. Bu anlamda yeterlilik oranlarımız %95 ‘ler seviyesindedir.
Dünyaya baktığımızda ise, 2024 yılı itibarıyla dünya genelinde tarımsal üretim ve gıda sistemleri önemli bir büyüme göstermiştir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, 2024 yılında dünya genelinde tahıl üretimi 2,848 milyar ton olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, 2024 yılı, küresel pirinç üretimi açısından da rekor bir yıl olmuştur; dünya genelinde 500 milyon tonun üzerinde pirinç üretilmiştir. FAO'nun 2024 Dünya Gıda ve Tarım İstatistik Yıllığı'na göre, dünya genelinde tarım ve gıda sistemleri, üretimden tüketime kadar geniş bir yelpazede faaliyet göstermektedir. Bu sistemler, her yıl yaklaşık 11 milyar ton gıda ve çeşitli gıda dışı ürünler üretmektedir.
Bununla birlikte, özellikle Sahra Altı Afrika ve bazı Asya ülkelerinde gıdaya erişim ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir. Pandemi ile birlikte yoksulluk ve açlık çeken insan sayısı 1 milyara yaklaşmıştır. Yani her sekiz kişiden biri, bugün açlıkla mücadele etmektedir. Yine dünyada mevcut gıdaların tedarik zincirinde de çok ciddi sorunlar bulunmaktadır. Aynı dünyada, her 12 kişiden biri ise obezite sorunuyla karşı karşıyadır. FAO verilerine göre, dünya genelinde 1 milyar insan açlıkla, 670 milyon kişi ise obezite ile mücadele etmektedir.
Tarımsal alanlarda hızla gelişen şehirleşmenin baskısı, kırsal alanlardan göç, tarımsal alanların terk edilmesi, gıda kayıpları ve israfı, girdi, üretim ve pazarlama maliyetlerini etkileyen öngörülemeyen ekonomik dalgalanmalar; tarım ve gıda güvenliğinin sağlanmasında başlıca engelleri oluşturmaktadır.
Ekonomi nasıl bir güvenlik tehdidi ise “Tarım ve Gıda Güvenliği” de bugünün ve yarının dünyasında kesinlikle bir “Milli Güvenlik Sorunu” olarak kabul edilmelidir.